Bir Şarkı Yazacağım
O sabah hava buram buram yağmur kokuyordu.
Her zamanki gibi duşunu almadan bahçeye çıkmıştı. Sabah yürüyüşünü yaparken nedense içinde bir sıkıntı oluşmaya başlamıştı.
Her zaman seri adımlarla yürümeyi severdi. Bir süre sonra adımlarının daha da sıklaştığının farkına vardı . Artık koşarcasına bir tempoyu yakalamıştı.Sanki bir yerlere yetişmek için acelesi vardı. Bir an kan ter içinde kaldığını gördü ve bahçedeki banklardan birine oturdu.
Bankın hemen yanında bir söğüt ağacı vardı. Onu 7 yıl evvel oraya kendisi dikmişti.
Söğüt dallarını aşağılara doğru sarkıtmıştı.
Birden bu dalların gizlediği gül ağacına gözü takıldı . Üzerinde 3 tane kıpkırmızı gül vardı. Söğüt sanki onu saklıyor ve hatta özenle koruyor gibiydi. Eğilip güllerden birini koklamaya başladı. Ciğerlerine giren hava gülün kokusunu ta benliğinde hissettirmişti. İçinde öylesine bir arzu oluştu ki,kendini tutamadı ve gülü dalından kopardı.
Gülü elinde uzun süre tuttu.
Yaptığına pişman olmuştu. Hemen kopardığı gülü yerine koymaya çalıştı ama nafile..
Kopmuştu bir kere.
İçinde derin bir acı hissetti.Sanki onunda bir yerleri kopmuştu. Yüzünde oluşan terleri elinin tersiyle sildi ve söğüdün altına oturdu. Tek tek dallarını sevmeye ve onunla konuşmaya başladı.
Altındaki gülü koruyan söğüt suskundu,hiç cevap vermemişti ona. Bu yüreğini daha da dağlamıştı.Sonra gülü alıp evine gitti.
Duşa girdiğinde hala ruhunun acısı dinmemişti. Her zamankinden daha çok suyun altında kalmak istemişti. Su,sanki söğüt gibiydi. Onu korumaya çalışıyordu.
İşe gitmek için yola koyulduğunda gözlerinin önünde hep o söğüt ağacı vardı. Kendi diktiği söğüt ağacı. Büyümüş ve bir gülü korumasına almış söğüt ağacı.
Minibüsle Hareme,oradan arabalı vapurla Eminönüne geçti ve Gara doğru yürümeye başladı. Tren kalkmak üzereyken yetişmişti. Pencere kenarına oturup denizi seyretmeye başladı. Ne ettiyse söğüt ve korumasındaki gül ağacı silinmedi gözlerinden.
İşine vardığında her zamanki gibi bilgisayarını açtı. Şiirlerinin yayımladığı bir site vardı. Hemen kendi bölümüne girdi ve orada yayınlanan şiirleri tek tek okumaya başladı. O deli sevdalarını kaleme aldığı şiirler nedense ona dargın gibiydiler.Hemen gözünün önünde yine aynı sahne belirdi. Söğüdün dallarının korumasına aldığı gül ağacı...
Üç çiçeğinden biri koparılmış gül ağacı...
Her sevda bir çiçek gibidir diye düşündü...
Çiçeksiz sevda olamazdı. O zaman içinde bir şeylerin kırıldığını fark ettti.
Ondan kilometrelerce uzakta yaşıyan bir dostunu anımsadı birden... İçindeki sıkıntı daha da artmıştı. Dışarıda yağmur başlamıştı. Kalkıp camın kenarından yağmuru izlemeye koyuldu. Şimdi söğüt ve o gül ağacı da yağmurun sularını kana kana içmeye başlamıştır diye düşündü. Belki gül kalan iki çiçeğine daha çok su verecekti ama ya 3.çiçek...
O odasındaki minik vazoda bir kaç damla suyla idare edecekti. Dayanabileceği kadar...
Yine o dost düştü aklına...Gencecik bir fidan gibiydi. Sürekli üreten ve o gül ağacı gibi büyüyen bir kişiydi o... Acaba uyanmış ve sitenin başına geçmiş midir diye düşündü. Sitede değişiklikler yapacaktı ama nedense son günlerde yaşadıkları onu engellemiş ve istediklerini yapamaz hale gelmişti.
Olsun varsın...O ne yapar eder kurtarır kendini bu durumdan diye kendini teselli etti.
Sonra yine bilgisayarın başına döndü. Maillerine bakmaya başladı. Bir başka dosttan bir mesaj vardı. Hemen açıp okumayı düşündü ama bir an durakladı. Zamansız bir maildi bu... Öyle sık mail göndermezdi.Oysa daha dün 2 mail birden atmıştı. Parmakları sanki tutulmuş mengeneye sıkıştırılmış gibiydi. Yine de zorladı kendini ve maili açıp okumaya başladı.
"Işın abi" diye başlıyordu yazılanlar.."sana bu haberi vermek hiç istemezdim ama mecburum. O öldü..."
O kim? O kimdi... Allak bullak olmuştu. Hiç bir şey düşünemiyordu.Kimdi ölen...
Neden? Neden? Neden?...
Gözlerinin dolduğunu ve yanaklarından yaşların süzülmeye başladığını hissetmişti. Yoksa o kopardığı gül müydü ölen...
Uzaklarda,çok uzaklarda bir evde matem vardı. Gencecik bir fidan birden kopmuştu bu dünyadan...Ölüm kopardığı güle benziyordu. Sabahta içi acımıştı ama şimdi sanki etlerini lime lime ediyorlardı. Eli telefonuna gitti. Hiç değilse ailesine bir baş sağlığı dilemeliydi ama yapamadı.
Ne diyebilirdi ki...
"Başınız sağolsun..üzülmeyin" demek neyi değiştirirdi ?.
O anda aklına gelenleri yazmaya başladı. Hep böyle olurdu. Birden bir şeyler gelir onu bulurdu. O da bunları küçük küçük kağıtlara not eder daha sonra üzerinde çalışmaya başlardı.
BİR ŞARKI YAZACAĞIM,
İÇİNDE SEN OLMAYACAKSIN...
Evet sevgili dost...Bir şarkı yazacağım ama içinde sen olmayacaksın...O kopardığım gül de olmayacak. Peki söyler misin çiçeksiz sevda, sevdasız şarkı olabilir mi?
Aynı gün iki çiçek koparılmıştı. Biri hala vazodaydı ama kendini daha ne kadar koruyabilirdi ki? Hem artık söğüt ağacının koları da onu sarmıyordu.
"Yoksa,
tutsam mı rüzgarı...
hapsetsem mi avuçlarımda,
ben gibi
yüreğimde..."
Şimdi sen bana oralardan da mail atarsın di mi? Şiirlerimi yine acilen koyarsın sayfana...
Peki öykülerim ne olacak?
Peki o site ve üzerinde geceler boyu çalıştığın yeni site ne olacak? Hani şarkı sözü sayfamızı oluşturacaktık...
Peki..şimdi ben sözleri sana nasıl aktaracağım. Biliyorum sen orda da boş durmazsın...
"www.cennet.com"
Alıcı: [email protected]
Gönderen: Sevdabakislim
Mesaj: "Bir şarkı yazacağım...İçinde sen olmayacaksın...Sadece o gül olacak...Çünkü o gül , o kopardığım gül sendin..."
Anlam ve içerik çok hassas ziyadesiyle duyguya takıldım kaldım Söğüt ağacının gülü koruması hissi 🤐 ve tekrar fikrin üzerinde ki yargılar çok çarpıcı
Duygu ve düşünceyi yansıtan kalemi seviyorum ki sizde iç sesinizle satır satır örmüşsünüz ağları Işın Hocam muhteşemdi paylaşım.
Var olunuz.
Siir yazilmis zaten
altin bir kalemle
mürkebi umut
kutlarim
Sairi
çook harika
Yazınızı okuduğumda tüylerim diken diken oldu.Şahane ötesi yazan kaleme ve yüreğe sağlık.. . . . .Okuduğumda 2013 yılın bu son ayında dikkatimi çeken bir şey daha oldu denk geldiğim şşu ki...
Işın Ergüney
2013 kez okundu.