Eskidim, özledim...

En kötüsü, en acımasızı özlemenin bu şekli herhalde.
Uzaktakini özlemeyi biliyorum. Dönecek olanı özlemek ya da dönmeyecek olanı, ölüp gideni, arkadaşını, anne babayı, çocuğunu özlemek.
Ya da duyguları özleyebiliyor insan. Gülmeyi özlemek gibi. Ya da ağlamayı. Âşık olmayı, sevmeyi, belki kavga etmeyi bağıra çağıra?
Bir de cansız şeyleri özlemek var mesela. Gittiğin bir şehri özlemek, deniz kenarını özlemek, evini özlemek ya da. Bir fincan çayı, sıcacık simidi, mis kokulu kahveyi, ilkbaharı, bir şarkıyı dinlemeyi.
Ama en çözümsüzü bu! Eskiyi özlemek. Eskidiğini kabul etmek zor galiba. Geri gelmeyişinden, gelmeyeceğini bildiğinden belki de. Her ne olursa olsun sebebi, özlemenin en zor şekli bu işte.
Geride kalanla yaşadığın zaman arasına sıkışıp kalıyorsun. O mu gerçekti? Bu mu gerçek? Hiç beklemediğin bir anda, yaramaz çocuklar gibi çıkıveriyor ortaya eskiyenler. Bambaşka şeyler düşünürken, bir bakıyorsun bir kapı aralığından sızıveriyor içeri. Kimi gülümsetiyor, kiminde bulutlanıyorsun aniden. Aklın kabulleniyor eskilerin eskidiğini, ama içinde bir şey kanıyor yine de. İşte o kanayan yerde kabuk bağladığında, artık sen de ?bitti? diyorsun.?Eskileri özlemek bitti.?
Diğer hiçbir şeyi özlemek bitmiyor da eskiyi özlemek bitiyor. Umudunu kaybettiğin için midir, özlemekten yorulduğundan mıdır bilinmez ama bitiyor. O çok acıtanlar, hatırlanmıyor bile. Ne garip! Asla unutulmaz dediğin şeylerin üzeri yavaş yavaş örtülüyor. Ama çok yavaş! Bu yüzden de bu kadar sancılı değil mi zaten?
Eskiyen her şey, senin içinde eskidiğinde, ama gerçekten eskidiğinde, yenileri eskitmek için ileri bakmaya başlıyorsun. Arkana asla bakmamak üzere yola devam ediyorsun.

24 Eylül 2008 1-2 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (9)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (7)
  • 15 yıl önce

    eline, kalemine, yüregine sağlık bir solukta okudum...

  • 15 yıl önce

    Eskiyi ozlemek icin, eskiyi animsatan guzel anilarin olmasi gerekir, belki bunun icin bile ozlemeye deger bence. Tebrikler.