Grasshooper İstilası
Yazının başlığındaki çelişkiden anlaşılacağı üzere, yabancı dil veya yabancı kelime merakı, hayranlığı ya da kullanma özentisi hayatın her aşamasında karşımıza çıkmaktadır.
Yabancı kelime kullanma merakının sebebi ne ola ki?..
Bir kuru özentiden mi ibaret, yoksa sınıf atlatan bir durum mu... Ya da kendi diline yabancılaşmanın neticesi mi?... Hepsi de olabilir, hiçbiri de, tamamen şuursuzca bir kullanım da olabilir...
Evet, başlıkta ifade edildiği üzere, yabancı kelime kullanımı o kadar yaygınlaştı ki, dilimizi bir ürün veren tarlaya benzetirsek, yabancı kelimelerin kullanımını da dil tarlasına yönelmiş çekirge ( grasshooper ) istilasına ya da ürünleri bir bir öldüren zararlı böcek saldırısına benzetebiliriz...
Abartmışsın diyeni duyar gibi oluyorum... Serde biraz mübalağa etmek olsa da, gerçeği ifade için ve anlamakta güçlük çekenler için az bile demişim durumunda olabilirim...
Çekirgeler bildiğiniz üzere, istila ettikleri tarla veya bahçedeki tüm ürünlere zarar vermek suretiyle geride bir harabe veya talan edilmiş bir alan bırakırlar...
Yani, çekirge istilası deyip geçmeyin, tarihteki Moğol istilasına denk, zarar verici etkiye sahiplerdir...
İşte, aynen çekirgeler gibi dilimizin kullanım alanına o kadar çok yabancı kelime ve bizden olmayan, değerlerimizi yansıtmayan ya da itekleme ile cümlelerin arasına sokuşturulan öyle kelimeler girmiş ki, dilimizi kurtarmak için çok geç kalınmış denilebilir...
Dilin, konuşma, yazım ya da resmi kullanım alanlarında ya da görsel alanlarda yabancı kelimelere rastlamak gayet sıradandır.
Herhangi bir şehrin en işlek caddesinde şöyle bir dolaşın; cadde boyunca gördüğünüz işletme tabelalarının çoğunluğunda yabancı kelime kullanımına rastlayacaksınız... Mağaza yerine 'shop', kahve yerine 'cafe', lokanta yerine 'restaurant', pastane yerine 'patisserie' gibi daha çok sayabileceğimiz kullanımlarla karşılaşmaktayız... Ya da, yabancı markaların satışından dolayı işletme isminin o markanın adı ile anılması... Acaba, işletmenin unvanında yabancı kelime olunca daha mı çok müşteri çekiyor, ya da daha mı çok kar ediyor... Okuyucu olarak siz ne dersiniz?...
Konuşma dilinde de aynı merak ile karşılaşmaktayız. Zaten son dönem gençliği mevcut Türkçe kelimeleri bile doğru düzgün kullanmaktan aciz ya da aciz duruma bile isteye düşmekte, bir de yabancı kelime kullanarak kendilerini nasıl da yaftalamaktadırlar... Kelimeleri eğerek bükerek, yani diyerek ya da tekrara düşerek dinleyende bıkkınlık oluşturmak suretiyle meramlarını anlatmakta ne kadar garip görüntü sergilemektedirler... Sanal alemde oluşturulan sosyal ortamlarda ise dil katledilmekte ve ortaya hilkat garibesi bir kullanım çıkmaktadır... Hız çağında yaşadığımızdan mıdır nedendir kullanılan kelimelerin kısaltılarak ifadelendirilmesi ise ayrı bir konu olsa gerek...
Yaygın kullanılan yabancı kelimelere örnek vermek gerekirse; tamam yerine 'okey', affedersin ya da düzeltiyorum yerine 'pardon', güle güle yerine 'bay bay', ne anlama geldiği bilinmeyen 'cool' gibi kullanımlar, bu örnekler daha da çoğaltılabilir... Kimimiz farkına varmadan bu kelimeleri bir alışkanlık gereği kullanmaktayız... Ancak, zamanla istila öyle genişlemekte ki, bir gün gelecek Türkçe kelime kullanımı nadirleşecek...
Yine, entel zümre içerisinde de yabancı kelime kullanımı yaygındır. Çıtalarının yüksekliğini ifade için konuşmalarında veya makalelerinde araya yabancı kelime serpiştirmektedirler... Konsensüs kelimesi gibi... İthal kelimelerle cümlelerini süsleyince sınıf atladığını zanneden zavallı zümre...
Tamamen yerli üretim olan bazı ürünlere de yine aşağılık duygusu gereği yabancı isimler verilmesi de hayrete muciptir...
Ayrıca, şiir yayınlayan bazı kişilerde de yabancı kelime merakı gözlenmekte olup, şiirlerine yabancı bir isim vermeyi ya da yabancı kelime ile duygularını şiirleştirmeyi bir yetenek ya da beceri olarak görmektedirler. Aynı şekilde, bu merak bir çok kişinin ilgisini çekip o tür şiirlere takdirler iletilmektedir ki, bu durum acınma dışında bir şey ifade etmemektedir. ( sanat evrensel edebiyatını ise kimse yemez! )
Kendi tarihinden, kendi dilinden, kendi değerlerinden utanan bir nesilden müteşekkil bir ülkenin düşmanları için kolay bir lokma olduğunu demeye gerek yok sanırım...
Bir de yanlış anlamaya mahal vermemek için şunu belirteyim; burada kast edilen dil salt Türkçe ya da öz Türkçe değildir. Tarih içerisinde yoğrularak gelmiş, çeşitli kültürlerle etkileşim içerisinde gelişerek toplum dimağında yer edinmiş zengin Türkçe kast edilmektedir. Yani dilimizi Osmanlı kültüründen azad edemeyiz... Yazımızın konusu dilin saf halini savunmak olmayıp, dile eklemlenen ancak değerlerimiz, harsımız ve inançlarımız ile uyum sağlamadığından toplumun genelince kabullenilmeyen yabancı kelimelerin kullanımı eleştiri konusudur. Nasıl ki, bünyenin kabul etmediği herhangi bir gıda hazmedilmeyerek istifra yoluyla dışarı atılır, aynen bu kelimelerde her ne kadar bir çok alanda kullanılıyor olunsa da, tam olarak bünye tarafından kabul edilmemektedir. Dolayısıyla garip ve yadsınan bir durum ortaya çıkmaktadır.
Dil kirliliği de diyeceğimiz bir durum oluşturulduğundan; bu konuda gerekli tedbirlerin alınması elzem hale gelmiştir. Basın yayın kuruluşlarının, aydın kesimin ve ebeveynlerin dili kullanırken daha temkinli olmaları ve özen göstermeleri gelecek neslin çekirge istilasından en az hasarla çıkmasına sebebiyet verecektir.
Unutmayalım, dilini kaybeden zamanla dinini, istikbalini ve istiklalini kaybeder ve tarihin tozlu sayfasında kaybolup gider...
Not: Okuyan arkadaşlardan ricam; bu konuya katkı mahiyetinde olumlu veya olumsuz eleştirilerini sayfaya eklerlerse memnun kalırım...
19-03-2012
🙂🙂 Cümleler arasına iteklenen yabancı sözcükler üstelik yalan yanlış bence komik duruma düşürüyor...
Bir dil bir insan bunun doğruluğuna inanıyorum ama Türkçenin içine serpiştirilmesini doğru bulmuyorum...
Bu çekirge istilasına dur demek kanımca zor..
Paylaşım için teşekkürler...
Hatice hanım değerlendirmeniz için teşekkür ederim... Ancak umutsuz olmayalım bilinçlenerek üstesinden gelinecek bir sorun bu...Saygılar
Şimdi derler eski tüfekler, dilimiz Osmanlıca olsaydı dil zenginliğimiz daha çok artacaktı. Bir de özümüzü savunanlar var. Onlarda der ki Azeriler öz Türkçe konuşur kullanır. Acemce Farsça bu Memleketimizde çoğulcu demokrasi hesabının dışında Arapça hayranları da var. Ha bir de Batıcılar var. Monşer filan derler. Safahat Türkçeleştirildi mi bilmiyorum? Safahat'ı okumak içinse her halde geniş kapsamlı Osmanlıca bir sözlük alıp on yılımızı vermemiz gerekir diye düşünüyorum. Batıcılar çağımızda biliyorsunuz Vitrin Dilini pek severler. Bunu da zaten geniş caddelere çıkar görürsünüz. Dükkan sahiplerine sorsanız derler ki abi Türkçe iş yapmaz. Durum bu. Bir de bulmaca yarışması var televizyonda. Ondört sorudan dokuzu onu şöyle; Sunucu soruyu soruyor...Dilimize Fransızcadan girmiş soruları çoğunlukta .Diğerleriyse dilimize Arapçadan hatta Farsçadan girmiş sorularla devam eder. Türk Dil Kurumu ise ayrı bir sorun. Bana öyle gelir ki TDK.nun bu Memlekette Türkçe dışında kullandığı ayrı bir dili vardır. Eh o dille yazan şairler hikayeciler azınlıkta olsalarda var. Yalnız sözlük almak lazım. TDK.nun sözlüğü...Kültür yozlaşınca idealist yaklaşımlar gittikçe azaldıkça size de derdi düşer işte..
1 Dükkanlara shop diyoruz. Selamı merhabayı bıraktık hello ile naaaaber diye de uzatarak birşeyler mırıldanıyoruz, hoşçakalı unuttuk onun yerine öptüm veya kaçtımı kullanıyoruz daha da ne olsun. Güzel yurdumun güzel insanları dünyanın en güzel dillerinden biri olan ve şu an da kullanım sayısına göre dünya da beşinci sırada olan bir dili bozmaya bayılıyorlar. Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük işlerinden biridir aslında dil devrimi ve onun yavrusu olan Türk Dil Kurumu. Tamam yabancı sözcüklerin dile uymayanlarını atalım çıkaralım, ama artık toplumun benimsediklerinide göz ardı etmeyelim. Allah kelimesi özünde arapça bir kelimedir ama çıkarıp atmamız ne kadar doğru, buna benzer benimsediğimiz daha bir sürü kelime sayabiliriz. İrlandalıların, İngilizler'den çok daha zengin bir lisanları vardı Gaelik adlı, onları sömürgüleştirmek istediklerinde ilk önce yaptıkları iş lisanları yozlaştırmak ve ortadan kaldırmaya çalışmak olmuştur. Bakıyorum radyolardaki televizyonlardaki spiker denilen insanlara, o kadar kötü kullanıyorlarki bazıları Türk Dili'ni insanın utanası geliyor inanın. Fransa'da hiç bir dükkana izin almadan yabancı isim koyamazsınız, başka ülkelerdede var sanırım bu uygulama.
(2) Güzel yurdumda bu işe gönül veren insanlardan birisi değerli edebiyatçı ve fikir adamı Yavuz Bülent Bâki'lerdir. Bütün Türk Gençleri'nin onun dil üzerine yazdığı kitapları defalarca okuması gerekir. Ayrıca Feyza Hepçilingirler hanım efendinin de dil üzerine yazdığı, benimde sitede tanıtımını yaptığım ''Türkçe Offf'' ve dil üzerine daha nice kitaplarını sayabiliriz. Sitemiz üyesi olup bu konuyu yazılarında zaman zaman işleyen Sayın Melik Haker ve Sayın Mehmet Peynirci'yi de bunlara ekleyebilirim. Güzel bilgilendirici ve eğitici bir yazı olmuş kutlarım Ömer bey içtenlikle...👍