Gül Dalında Hazan
.....Sen Olympos tepelerinden topladığım, mevsimlerden ömrü ahir güllerim. Zeus'un gövdesinde üryan, heybeti ile yeri, göğü titreten Tanrıça Hera'm. Lilit'in, Kronos sarayından çalıntı, İda' da kırk desti şarapla yunmuş, Yosun'un göğsünde dal, budak türap'a adanmış, sarı kızın eteklerinde bin öbek yaprağından ektiğim Çınarım. Her defasında 'Gül Dalında Hazan' harmanladığım büyük aşkım.
......Dünlerdeyim ve dünlerde acı/tatlı ne varsa yaşanmışlıkların hatırına, bak sevgili yine sendeyim.
Kopmadım, kopmam sevdamdan. İhanet etmedim, asla ihanet etmem sevdama. Yüreğimin bir yanı çömlek kırığı olsa da buna rağmen seni eskisi gibi sevmiyorum, o eski heyecanlarla yollarını gözlemiyor, yağmur ıslağı boş sokakların, loş gecelerinde özlemiyorum, beklemiyorum öyle kalben desem de inan/ma
.......İliğime/kemiğime değin nan olup işlemişti ya hasretin, şimdi poyraza saldım kokunu. Tünedi yokluğun Baykuş evine. Dönüp ardıma her baktığımda aklım avare, tadım yok, şarkılarım susta, ben hüzün ve yasta, yine divaneyim. Varlığınla olmayı unuttum, yüzüm gülüyor desem de inan/ma.
......Güneşin ruhumu terki diyar ettiği sensizliklerimde ben; Her defasında olduğu gibi sevgili, yokluğunu büyüttüm an be an.'Gül Dalında Hazan' ile. Şimdi tenimin en sıcak dokunuşları ile kış uykusuna yatırıyorum bebe hasretini, bebe özlemini ve seni yar. Her uyandığında yeniden bir sonraki kışa nazlandırarak saklıyorum. Uyu bebeğim, yüreğimin en derininde sen.
......Ağustos güneşi bile yetmiyor, bedenime giyindiğim şu ateşten gömleği çıkarmama.
Neden mi? Karlar hiç durmadan yağsın diye. Kar/tipi daha ne varsa hiç durmadan yağsın.
Gelen geçenlerin ayakları altında çiğnendikçe o yüce hasretin... Gökleri durmaksızın deliyorum tırnaklarımla/canımla ve yeniden yalancı kar/lar yağdırıyorum sana...
......Hiç kimselerin asla göremediği kışları yaşıyoruz, hayalin ve ben. O çok sevdiğin kar/lar nefes almaksızın, durmaksızın yağıyor lapa, lapa.
Artık yollarını ebemkuşağına serili bin bir renk duygularımla gözetmiyorum. Eskisi gibi camlara koşmuyor, telefonlara da bakmıyorum. Duvarlarımda kalmadı resimlerin, yırtıp attım ne varsa anılardan, desem de ne olur inan/ma...
......Büyük aşkım bir tahayyül edebilsen önce seni, sonra sendeki beni unutmak için ne direnişler gösteriyor ne çok çaba sarf ediyorum.
......Hattı zatında hayatımdan 'Gül Dalında Hazan' sayfalarını nasıl da silip atmak istiyorum. En çokta buna çalışıyorum. Ama zaman ve dünlerden arta kalanlar var ya / bir de o keşkeler...
Sen kokan, aklımda seni hatırlatan ne varsa sevgili işte şimdi noktaladım. Bütün Bendis cesaretimi toplayarak son kez, bana özgü Tanrıça yemini yaptım ve Hephaistos'un elleriyle, 'Gül Dalında Hazan'dan, yeni bir dünya kurabilmek için eski dünyamda olan biten her şeyi ateşlere attım...
Güzel bir deneme çıkmış yine ortaya. Kullanılan kelimelerin zenginliği mükemmel derecede, almasını bilene bir sürü bilgide var içinde. Sevilen kişiye dolu dolu sitemler adeta akmış sayfalara...Sevmek, bazen karşılık buluyor bazen hüzün çöktürüyor yüreklere...Yüreklere çöken hüzünleri yazmalı, edebiyat hüzünden çok beslenir/besleniyor. Kutluyorum günün incisi güzel denemenizi Atiye hanım içtenlikle...👍🤐👍