Hayatın İçinden Kesitler

Hatalar; hataları peşinden sürüklediğinde, gördüklerimizle göremediklerimizin arasındaki farkı o zaman daha iyi anlıyoruz. Oturduğumuz yerden bakmakla görmek arasında ki farkı, hayatımıza girenlerle öğrenmeye başlarız.

Size ait olsun olmasın bir evin, bir iş yerinin, bazen de bir cafe'nin camından bakıldığında ilk önce camı görmemiz gerektiğini, sonra da dışarıdaki hayatın figüranlarını gördüğümüzü nice zaman sonra anlarız.

Özümleyebiliyor muyduk ki bize bahşedilen hayatı. Ne kadarı bize ait ne kadarı bize ait değildi. Bir muamma, kim bilebilirdi. Kim suçlu, kim masum diye ayırt edilip sorguya çekecekti? Herkesin yaşadığı bir hayatı vardı ve içinde gizli saklı kalmış sırlarıyla devam ediyordu...

Kapının önüne çıktığınızda tanıdığınız çok sevdiğiniz biri çıkar karşınıza. Ve nasılsınız diye sorduğunuzda ilk alacağınız cevap çok iyiyim diye başlar söze ve devam eder. Sohbet uzadıkça anneler, babalar, ablalar ve teyzeler girer araya. Aslında sohbetin uzunluğu, içindeki sıkıntının dışa vurumuydu. Sorunlar ve hayatın keşmekeşliği peş peşe sıralanırken, gülmeyi unutan gözlerde yerini hüzün alır, bir sor bin ahh işit cinsinden.

Herkesin derdi sorunu kendine ait olsa da, derdini paylaşana da dert ortağı olmak ne güzel. Annemden bilirim; babamın dul maaşı aybaşını getiremediğinde, bakkal Osman amca haber yollardı defter kabardı diye. Eskimiş elbiselerden takas ettiği terliklerini ayağına geçirir koşardı yan komşu teyze Hilmiye'ye. Neden anlatıyorsun diye çıkıştığımda, içim ferahlıyor aa benim kara oğlum derdi.

Ne güzel günlerdi onlar. Paramız yoktu ama mutluyduk. Herkes gibi her şey gibi kirletilmemişti. Ufak şeylerden bile mutlu oluyorduk. Tek dalgalı radyodan gece saat onda ?Arkası yarınlar' dinlerdik Yıldırım Önal'ın sesinden. Soba üstünde kestaneler kızarırken, kıtlama şekerle içilen semaverde ki çay... Sabah kahvaltısında çay, zeytin, peynir ve vita yağı sürülmüş sıcak ekmek dilimleri ne güzeldi. Günün ilk ışıklarıyla başlayan sokakta uzuneşek oynayanlar mı ararsın... Kapı önünde halı yıkayanlar mı? Haftada bir kurulan büyük kazanlarda çamaşır yıkayanlar da eksik olmazdı. O günleri yaşayanların hala özlemle hatırladıkları en güzel anlardı...

Ya çiçekler arasına konulan kokulu aşk mektuplarına ne demeli. Bir başka güzeldi sabah dolmuş kuyrukları, muavinin itekleyerek yolcuları istiflemesi. En çokta Alman Nuriye'nin hoşuna giderdi... Ön koltuk her zaman Pala Remzi'nindi. Sıkıysa otur şaplağı yerdin... Ardından Müslüm babadan bir acılı arabesk sabah şekeri tadın da. Sefer taslarına konulan iki domates bir küçük salata az peynir yarım ekmek işte sana öğlen ziyafeti üstelik hormonsuz.

Dedim ya o zamanlar mutluyduk hiç bir şey zor gelmiyordu çünkü böyle öğrenmiş böyle görmüştük.

02 Mayıs 2014 2-3 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (5)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (7)
  • Şiir kolik seçki kurulan çok teşekkür ederim..

  • 10 yıl önce

    Can yoldaşım beni taa nerelere götürdü bu çalışman bir bilsen? Çocukluğuma Ankara sokaklarına gittim bir den. Var olasın kalemin daim olsun ve yazmaya devam👧