Paylaşım ve Şair Denklemi
Paylaşımın temel sorunlarına eğilmek zorunda kalıyoruz yıllardır. Sanki gelişsek, birilerinin şiirin engelleyecekmişiz gibi politikalar bile izleniyor narsizm yüzünden sanal sayfalarda.. Eğitiminizi sürdürürken, "önce ben" diyemezsiniz; ortak zeminlerde at koştururken de, sadece "benim şiirim" de...
İçtenlikle paylaşmış olduğumuz yıllanmış deneyimler; benzer koşullarda çaba göstermiş birçok dostumuzun ortak kaygılarıdır. Aslında bundan şikayet edenlerin sayısı oldukça fazla, belki de çoğu belli bir mengeneye sıkışmış durumda, belki de sisteme uyarak, "hiç olmazsa şiirim okunuyor" avuntusunda.. Ne kadar gerçek olduğunu, hangi değerde karşılık bulduğunu bilseler, daha bir seçici olabilirlerdi şu sanal sayfalarda.
Yıllardır neredeyse aynı sıralarda deneyimlendik, bir bakıma paylaşım müfredatına koşut eğitimler aldık şu sanal sayfalarda. Paylaşımın, vericilikle eşdeğer olduğunu, sürekli almanın gerçekte getirisi olmadığını veya ürün vermediğini gördük. Dostlarımızın çoğu kere yakınmaları ve değinmeleri üzerine, paylaşım ve şair konusunu tazeleme fırsatı bulduğumuzda; bugün de aynı paylaşım sofrası açmazının var olduğunun ve ek olarak birkaç yeni kaleme de bu sorunu duyumsatmamız gerektiğinin farkında olmalıyız.
Kendimce yaşadığım ilk gelişme adımı, şiirimi Antoloji'ye açmamla başlamıştı; sizinle ilgilenmediklerinde, iki yolunuz vardır: İlki, bir gün sizin değerli şiirinizi keşfedecekler, belki de geç olacak ancak, çok şey kaybedeceklerdir; ikincisi ise şiirinizin henüz onları etkileyecek düzeye gelmediğinden dolayı hırsla bir sonrakini yazmak ve bu etkileşimin sonunda ise çok şey kazanacağınızdır. Her iki yolu da seçenleri görecek kadar uzun yaşamış olduğumu biliyorum sanal sayfalarda..
Çözüm mü; herkesin sorduğu, ama yanıtını vermekten çekindiği bir başlıktır bu; hap gibi de sunulmaz hiç. Elbette ki kendi şiirinin önünü süpürmekle başlıyor bu çözüm; ancak herkes aynı düzeyde olmayınca, karşıdakinin çöpü ortada kalıyor; ortam kirlenmesini görmemezlikle de sürüp gidemiyor sanat yurdunuz. Yani yine sizin taşınmış olduğunuz sanat sokağının öte berisiyle de ilgilenmeniz gerekiyor; çünkü sokağın kalitesi, sizin mevkiinizi belirliyor; kimlerle haşır neşir olduğunuz, uğraşınıza da yansıdığı için. Kaliteyi yükseltmekle, kendinizi daha yukarıya taşımanın ne kadar ilgili veya ayrılmaz olduğunu başka nasıl betimleyebilirdik ki..
İşte paylaşımın denklemi: Şiirimdeki kalite değeri = Başkalarının şiirindeki ortalama kaliteden süzülen dersler.
Gördüğünüz üzere paylaşımın; ortama sayfa düşürenlerle ilgilenmekten, sonrasında ise bu bağlantının sanat meyvelerinden geçen bir süreçle ilgili olduğu anlaşılıyor. Hevesimizi kırmadan kalemlerle konuşmak kolay iş değil gerçekten; şiirin kalitesini, olabileceği farklı basamaklara değinerek söyleyebilmek enerji isteyen bir iştir. İşte yorumlaşma; makaleye dönüştürdüğümüz düşüncelerimizle de yaymaya çalıştığımız üzere, böylesi sitelerin vazgeçilmezidir.
Şiirin olmadığını, sizde bir şey bırakmadığını söylemekse, zaten bunu dünya nüfusu kadarınca yapıyoruz; yani dünya bizi duymuyor. Şu karınca kararınca sitede, küçük paylaşım ortaklıklarının getirisini kullanmaksa, kalemi geliştirmek için yapılabilir en iyi, ayağı yere basar çabadır.
Sonuçta varılan yere baktığınızda, paylaşımın kalitesinin nelere yol açtığını algılarsınız hemen; çünkü iletişim, şiir-okur ilişkisi, sanal sayfaların vazgeçilmez tetikçisidir. Şiirle okur, geri bildirim açısından kopuksa, yönlendirme sıfırsa; gelişim sürecindeki hiçbir kalem, kendini hedefe kitleyemez; karavana atışlarının sonu da gelmez. Şairdeki gelişimle, şiirdeki paylaşımın ayrılmaz kardeşliğinin gerekçesi de budur zaten.
Şiirle haşır neşir olan kalemleri, aydınlığa çıkmak için el ele olmaya, daha iyisi için tartışmaya da (konu üzerinde geliştirme çabasına) davet ediyorum.. Umarım, doğru düşünüp, daha ilerisini görenlerden oluruz.
1/
Kendimize şu soruyu sormamız gerek; öncelikle ülkede şiirin alt yapısı var mı? Bize ait olan bir şiir. Şiir dönemim sanırım bir hastalıktı benim. Yazdıkça yazıyor, soy ismimi değiştirerek zamanın edebiyat dergilerine gönderiyor yayımlayacaklar mı diye heyecanla bekliyordum. Sonuçta bir kaç şiirime ilgi gösterdiler. Ciddi bir dergiden de yazdığım bir kaç dize için eleştiri gelince düşünmeye başladım. Bu eleştiri getiren insanlar şiirden ne anlıyorlardı ya da onların kafasındaki düşüncesindeki şiir neydi? Bu kez de anlamış oldum ki onlar hep bazıları ölmüş bazıları yaşlanmış şairlere takılı kalmışlardı. Bu şiirin bir yönü. Diğer bir yönüyse ülkede edebiyat akademileri sorusu. Ciddi anlamda bu yolda uğraş veren akademi kürsüleri ne yazık ki yok. Peki ne var? Sizin kişisel gayretleriniz ve oldukça girişken bir yapınız olması gerekir. Yani edebiyat çevrelerine girip orada tüm şarapçıların dumanların arasında onlarla birlikte olmanız onlara kendinizi sevdirmeniz gerekir. Yani bu çevreler bu ülkede edebiyat akademileri oluyorlar. Şiir için tartışılan ortamlara baktığımdaysa o ortamlarda hep aynı yüzler aynı düşünceler birbirlerine sırayla ödül vermeler varken, şiir tartışıyorlar.
2/
Şiiri tartışırlarken belki de işlerine öyle geliyor; marjinallik yapacaklar, şiire bir sürü kılıf takma isim dilimizin zor döndüğü kurallar biçimler şekiller tarzlar usluplar kuşaklar takıyorlar. Kendileri konuşup kendileri dinliyorlar sonra da kolkola doğru bir mekana gidip kafa demliyorlar. Bu arada sizin yıllarca okumuş olduğunuz kitaplar kafa patlattığınız düşünceler yıllarca harcamış olduğunuz geceler bomboş kâğıtlar vs. hepsi boşa çıkıyor. Cemil Ersöz var mesela. Geçenlerde bir kitabını aldım okumaya çalıştım boğulup yarıda bıraktım. İlk sayfaların birinde yaptığı bir iyiliği anlatıyor. Ece Ayhan şarapçıydı yoksuldu filan diyor. Ceketlerimden birini verdim. Üşümesin diye. Ece Ayhan' ın yakın arkadaşı oluyor aynı zamanda. N. Marmara ve Tezer Özlü içine Ece Ayhan hasta tayağında bakın ne demiş;â??Muzip kadın Nilgün Marmara. Tezer (Özlü) ile birlikte bana muziplikler yapmaya bayılırdı. İkisi de aynı anda göğüslerini gösterirlerdi. Güzeldi...â?
Aslında genel anlamda edebiyat dönemleri var bizde. Açıkçası ÇALKANTILI DÖNEMLERİN EDEBİYATI diyebiliriz. Bu dönemlerde yazılan şiirler romanlar anılar günceler var. Hepsi birbirinin hemen hemen aynısı.
3/
Edebiyatın bu dönemlerden kurtulması ve sağ duyulu insanlar tarafından gerçek anlamda edebiyat akademisi ya da akademilerinin kurulması lazım. Zor gibi görünse de böyle olmasında fayda var. Öte yandan bu takıntılı edebiyat Ruslarda da var. Klasiklere baktığınızda Çar ve Lenin dönemi biraz Stalin dönemi kendi içlerinde hep aynı konulardan bahsederler sadece isimler ve yerler değişiktir. Fransızlarda da durum pek parlak sayılmaz. Batıda mesela savaş öncesi ve savaş sonrası yazılmıştır romanlar...Şiir ise tüm bu karmaşa da zirvede gibi dursa da hâlâ konuşulmaktan ve tartışılır olmaktan yaralarını iyileştiremedi. Can Yücel ölünce mezarıma toprağıma şarap dökün demiş. Can yücel severleri de gitmişler mezarına toprağına şarap dökmüşler. Şairin mezarı parçalandı. Ondan sonra ver yansın ettiler. Her halde geçenlerde yeniden düzenlendi. Bizim enteller işte.
Kayıtlı olduğum sitede bir sabah baktım adamın birinin 12000 13000 bin şiiri var. Adam şiir üreten fabrika. Yine önemli bir konuydu Orhan Bey. Esenlikle kalın.
Merhaba sayın Dayan,
Efendim, yorumlarınız neredeyse bir makale değerinde olmuş ve "şiirin alt yapısı", "edebiyat akademileri", "ÇALKANTILI DÖNEMLERİN EDEBİYATI" ve "gerçek anlamda edebiyat akademisi" gibi değerli tespitleriniz de yer almış. Elbette ki bunları, çekilen sanatsal sıkıntılardan yazıyorsunuz; her biri de hepimizin bulmaya çabaladığı çözüm önerilerine değiniyor.
Ay ışıklarında, plajlarda yapılan şiir toplantılarında kendi şiirini okutmak için sıra bekleyenler; oranın müdâvimlerine, kodamanlarına, arkadaş bulma meraklılarına karşı sanat savaşı içinde olurlar genelde. Başkasının bayrağını kuşanıp kabristana gidenler de, hiç farklı değillerdir.
Önerileriniz, çok değerli çözümleri de içerdiğinden; şiir sitelerinde daha yaygın okunmalı derim; makaleye dönüştürüp, daha çok yayılmasına izin vermek gerekir. Tümüne de katılıyor, bu yolda çabalarımızın artması, daha çok sayıda okurun ilgilenmesi dileğimi belirtiyorum.
Katılımınıza çok teşekkürler, selamla. 😙🤐
(1) Yazının başında da belirtildiği gibi bazı şairlerde narsisizm üst düzeyde gerçekte benlik davası da burada başlıyor zaten. Çok iyi dizelerde yazabilirsiniz ama diğer şairleri de okumak, sade sitelerde ki değil kitabı olan ünlü ünsüz bir dolu şairi de buna katmamız lazım. Sitelerde birileri sizin şiiriniz beğenip yorum yazdığı zaman, haliyle o şaire, hiç tanımasanız bile bir sempati oluşuyor, şiirinin kötü ya da iyi olması ikinci plana atılıyor. Tek düze yorumlardan her zaman kaçınmış olsam bile zaman zaman az da olsa çok kısa yorumlar yaptığımda oluyor. Bir çok sitede gördüğüm kadarıyla bir şiiri hece/serbest enine boyuna irdeleyecek çok da bilgili fazla edebiyatçı yok, ben diyeyim bir elin parmakları, siz deyin iki elin parmakları. Çoğu da edebiyatı meslek edinmiş öğretmenlerimiz, onlara gerçekten minnettarız. Bulundukları ortamlara bilgi birikimleri ile kültürleri ile değer katmaktadırlar. Dediğiniz gibi ilk girdiğiniz zaman sitede ilgi görmeyebilir yazdıklarınız, çok şair ve şiir vardır gözden kaçar yazdıklarınız ya da sizi çözmeye tanımaya çalışıyorlardır. Yılmamak ve sağlam dizelerinizin olduğunu bilmek sizi asla ümitsizliğe sevk etmez...