Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak
Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak
Her insanın misyonudur ; yaşamak.
Nedenini bilmese de..
..
Bir an gözlerinizi kapatarak , neden yaşadığınızı düşünün. Ve kendinize ; 'Yaşamaktaki gerçek amacım nedir?' diye sorun. Dürüstçe verdiğiniz cevabı düşünün. Cevabı sorgulamanıza gerek yok. Ki zaten sorgulasanız bile işin içinden çıkamayacaksınız. Bu , sizin beceriksiz olduğunuzu değil , içinde yaşadığınız evrenin keşmekeşliğini gösteriyor sadece.
Peki gerçekten dürüst müsünüz? Evet demeden önce bütün yaşamınızı biraz gözden geçirin. Doğduğunuz günden bu yana, içinde yaşadığınız hayatı algılamaya başladığınız andan itibaren bu yazıyı okuduğunuz şu ana kadar , aklınıza gelen bütün yaşadıklarınızı biraz düşünün. Olumlu ya da olumsuz, acı ya da tatlı, karşınıza çıkan olaylar içerisinde karşılaştığınız insanlar ile iletişim halindeyken ne kadar kendiniz oldunuz, ne kadar dürüst oldunuz. Ya da olabildiniz.
Bu yazıyı yazan ben de dahil olmak üzere , bu soruna 'Tamamen evet!' diyebilen ve bunu ispatlayabilen bir ( 1 )kişi var ise kendisini saygı ve sevgilerimle selamlarım.
İnsanlara yalan söylemek , sahte olmak , en basit deyim ile kandırmak çok kolay. Emin olun sihirbaz olmanıza gerek yok. Ya da bunun için özel bir ders almanıza gerek yok. Yaptığınız , gerçekleştirdiğiniz, söylediğinizin sonucu size çok ama çok kötü bir getiride bulunacak olsa bile olanı olduğu gibi anlatmak , evirip çevirip başka bir şekilde anlatmaktan daha zor. Düşünün biraz ; çocuksunuz ya da gençsiniz , babanızın otomobilini , ondan izinsiz olarak aldınız ve kullanırken bir direğe çarptınız. Otomobil zarar gördü. O halde otomobili aldığınız yere geri getirdiniz. Babanız otomobili gördü ve 'Ne oldu bu otomobile?' diye sordu. 'Bilmem, sabah baktığımda böyleydi işte' dediniz. Peki şimdi ne olacak sizce? Babanız otomobilin hazar gören yerlerini düzeltecek , düzeltmek için belli bir miktar para harcayacak ve size vereceği paradan kısmasa bile evi için harcaması gereken bir takım paralardan kısacak ve ev için yapılması gereken harcamalar kısılacağı için belki de , ufak da olsa , ev içerisinde biraz sıkıntı , moral bozukluğu meydana gelecek. Ve bir süre sonra ( insanı özellik olarak ) biraz vicdani rahatsızlık duyacaksınız. Oysa ki en başında bu hatanızı kabul etseydiniz , belki biraz azar işitirdiniz ya da bir tokat. Ama en azından sizin suçunuzun cezasını tüm aile çekmezdi.
Bu yazdıklarımı , ilk okula giden bir çocuğunuza okutun diye yazmıyorum. Bu kadar basit değil sahte olmak. Ve başınıza gelen her kötü olay , babanızın otomobilini ondan izinsiz alarak yaptığınız kaza sonrası oluşan durum kadar da kolay atlatılabilecek bir durum değil.
İnsan ilişkileri , günümüzde , tamamen karşı tarafı ele geçirme üzerine kurulduğu için , ilişkiler kompliman üzerine kurulmuş durumda. Sahtelikler , yalandan gülümsemeler.. Ne ararsanız var.
Peki insanlar neden dürüst olamıyorlar? Neden kendilerini saklıyorlar? Neden bir insan sizin yanınıza geldiğinde sürekli sizden bir şeyler almak için olmadık oyunlar oynuyor? Neden bir insanı ele geçirmek üzeredir günümüz ilişkiler.? Ya da bütün bu soruları kendimize soralım. Neden dürüst olamıyoruz , neden kendimizi saklıyoruz, neden bir insanın yanına gittiğimizde sürekli ondan bir şeyler almak için olmadık oyunlar oynuyoruz?
Ben yapmam böyle şeyler mi dediniz.. O halde bu yazıyı neden okuyorsunuz?!
İnsan neden dürüst olamaz! Haydi derine inelim biraz. Bütün psikolojik araştırmaların sonucu göstermiştir ki ; insan korktuğu sürece asla ama asla dürüst olamayacaktır. Bu korku, önünüze çıkan bir canavarı gördüğünüz anda hissettiğiniz korkudan daha büyük bir korku emin olun.
Bir toplum içerisinde yalnız kalmaktan , beğenilmemekten , sevilmemekten , işsiz kalmaktan, parasız kalmaktan, o evi/otomobili alamamaktan.. Yani kısaca , insani ihtiyaçları karşılayamayacağımızı düşündüğümüz bütün her şeyden korkuyoruz. Çünkü hayatımızın idamesini başkalarına bırakıyoruz. Kendi sorumluluklarımızı ele almaktan kaçıyoruz. Ve bu durumu saklamak için sonuç olarak, sırf insanlar bizim istediklerimizi yapsınlar diye olmadık sahtelikler içerisine giriyoruz. Yalnız kalma sorumluluğumuzdan kaçarak yalnız kalmamak için kalabalığa uyuyoruz, olduğumuz halin sorumluluğundan kaçarak ve olduğumuz hali beğenmeyerek beğenilmek için yemek yemiyoruz ve yemek parasını gidip pahalı kıyafetlere harcıyoruz, duygularımızın sorumluluğundan kaçarak ve kendimizi yeterince sevmediğimiz için sevilmek adına bizi sevebilecek olan insanların sevme kriterlerini yerine getiriyoruz , elimizde bulunan gücün sorumluluklarını bilmediğimiz için işsiz kalmamak adına olmadık insanların önünde boyun eğiyoruz , ihtiyaçlarımızın sorumluluğunu bilmediğimiz için , parasız kalmamak adına olmadık işler yapıyoruz ,o evi/otomobili almak için hayati ihtiyaçlarımızı bir kenara atıyoruz. Yani kısaca, insan(!) olmak için insanlıktan çıkıyoruz!
Ama bir şeyi unutuyoruz! Biz ne istiyoruz aslında? Yalnız kalmamak mı , sevilmek mi, beğenilmek mi, iş mi , para mı , ev mi otomobil mi.. Yoksa insan gibi yaşamak mı. Ya da insan gibi yaşamak nedir? İnsan nasıl olunur. Bütün sorumluluklarımızı bir başkasının üzerine atarak mı..
Ferrarisini Satan Bilge fenomenini düşünün. Bir adam elindeki her şeyini satıp özüne çekilmeye çalışmış özetle. Ve insanlar bu adamı ayakta alkışlamış. Peki ben o adama şunu sorayım? Madem ki bu kadar samimiydin kardeşim, Ferrari alabilecek kadar zengin olurken fakirleştirdiğin insanları Ferrarini sattıktan sonra bir kez olsun ziyaret etmiş mi? O insanların yanında bulunmuş mu? Onlara haklarını iade etmiş mi. Bütün insanlar eşit değil miydi? Sen milyonluk Ferrariye binerken açlıktan ölen insanların temel ihtiyacı olan 1 adet ekmekten milyon tane alınırdı, haberin var mı! Ferrarini sattıktan sonra , o para ile açlıktan ölen insanların temel ihtiyacı olan 1 adet ekmekten milyon tane alıp insanlara dağıttın mı? Ben söyleyeyim . HAYIR!! O halde senin Ferrarini satmış olman , benim gözümde, tribüne oynamaktır kardeşim. Geçmiş olsun.
İsteklerinizi gerçekleştirirken , isteklerini yok ettiğiniz insanları düşündünüz mü hiç? ( Ben şahsım adına , dürüstçe söylüyorum ki ; çoğu zaman HAYIR!) Yalnız kalmamak için tepinirken yalnız bıraktığınız insanları düşündünüz mü mesela. Sevilmek isterken sevilmeye ihtiyacı olan insanların sevgilerini yok ettiğinizi.. Ya da bir çok şey...
Aramızda kaç kişi, otomobil almak için biriktirdiği parayı , otomobil almaktan vazgeçip , daha temel ihtiyaçları olan insanlara verir? Hiç kimse mi? Eh o halde , Ferrasini satan bilge de kendiliğinden çöpe gitti. Geçmiş olsun.
Şimdi şunu sorabilirsiniz ; kardeşim , kendin yapamadığım şeyleri bize neden anlatıyorsun? Cevabım ; en azından hatamı kabul ediyorum!
Hanginiz , bir topluluğun karşısına geçerek ; 'Ben sizi sevmiyorum aslında ben kendimi seviyorum ve bu nedenle sizi sevdiğimi söylüyorum, uyanın artık!' diye bağırabilir? Ya da ; 'Benim buraya çıkmaktaki amacım , aslında sizi değil kendimi sevdiğimi söylemenin ötesinde , sırf kendimi size göstermek!' diyebilir? 'Eh söylesek de yaranamıyoruz söylemesek de, o halde bizden ne istiyorsun sen!' dediğinizi duyar gibiyim.
Sevginin gerçek hali , onu karşısındakine söz ile söylemek değil, ne olursa olsun dürüst olmaktır ve bunu eyleme dökmektir. Ben sizi sevmiyorsam , uygun bir dil ile , sizi sevmediğimi söylemem gerekir ki dürüst olayım ve sizi de yanıltmayayım. Seviyorsam da bunu söylememe gerek yok bunu eylemlerimle belli etmeliyim. Bunu yapamıyorsam , benden sahtesi yoktur!
Sizin yaptığınız her hareket , söylediğiniz her söz, insanların size yaptıkları hareketler ve söyledikleri sözlerdir aslında. Ve en büyük sevgi, yanındakini olduğu gibi kabul etmektir. İnsanın kendi kriteri diye bir şey yoktur. Herkes aynıdır. Sadece sizin bakış açınız değişir. Siz teni kahverengi olan bir insana 'zenci' derseniz o kişi zenci olur. Ama o kişi insandır sadece. Kendinizi o zenci dediğiniz insanın yerine koyun. O da size 'beyaz' diyecektir. Siz o insandan sırf teni kahverengi diye ,kendisine zenci diyerek olumsuz bir tavırda bulunursanız , o insan da size , sırf teniniz beyaz diye size beyaz diyerek olumsuz bir tavırda bulunur. Ve anarşi böyle doğar. Doğmuştur. Doğacaktır.
Dürüst olun. Kendinize de başkasına da. Tabii ki herkesi ya da her şeyi sevmek zorunda değilsiniz.Ama en azından herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabul etmelisiniz. Değiştirdiğiniz ya da değiştirmeye çalıştığınız herkes ya da her şey sizin bir eksikliğinizi bir dürüst olmadığınız yönünüzü ortaya çıkarır. Eğer bir şey hoşunuza gitmiyorsa ,dürüst olun ve hoşunuza gitmediğini söyleyin, değiştirmeyin. Değiştirirseniz onun sizin olduğunuzu düşünseniz bile , artık hoşunuza gidecek bir hale geldiğini düşünseniz bile orijinalliği kaybolacağı için sizin istediğiniz aslında olmamış olacaktır.
..
Ve şimdi size soruyorum :
Sevgilinizi, eşinizi , arkadaşınızı.. kim olursa olsun, onu gerçekten sevdiğiniz için mi seviyorsunuz, yoksa onun sizi sevmesini sağlamak için mi seviyorsunuz?
Cevabınız ne ise siz 'o' sunuz.
Ve ne kadar dürüst iseniz , cevabınız da o kadar sizi yansıtır.
..
Küfür ediyorsanız
Rahat olun
Ben rahatım.
Eyvallah.
Sayın Filiz Punar ; Açıkçası gerilmedim, gerginlik de olmadı tarafımca. Ancak siz bir gerginlik görmüş iseniz ortada , herkes ve her şeyden önce kendinizi ve kendi düşüncelerinizi (yazdıklarınızı) sorgulamalısınız.
Yönetici olmuş olmanız , sizin kendi kişisel meselelerinizi , site üyesi olan bir kişinin paylaşmış olduğu bir deneme yazısı üzerinden halletme hakkınız olduğu ya da site üyelerinin zekasını ölçme yetkisi verdiğini bilmiyordum. Sayenizde öğrenmiş olduk bunu da. Teşekkür ederiz. Umarım önümüzdeki günlerde, yönetici olarak , bize zeka alıştırmaları yapmazsınız.
İyi günler.
yok yok estağfurullah yapmam rahat olun😊 .. dostça kalın👧