Herşey Çok Güzel Olacak
Kızım Ada'ya yazmış olduğum mektup tarzında bir öykümü siz değerli dostlarımla paylaşmak istedim ...
Hayat bu ,bazen öğreneceğin bir şeyi zamanından, ya evvel öğretiyor yada bir telefonun ahizesinden duyuruyor...Günlerden bir salı günüydü sabahın ışıkları penceremden içeriye girmesine yardımcı olması için ,yatağımdan kalkıp perdeleri araladım.Yola bakan penceremin kenarında duran masama kahvaltıyı
hazırlıyordum ki ? Telefonun sesine irkildim.
Telefona baktığımda tanımadığım bir bayanın sesi ile karşı karşıya geldim. Buyurun dememle , ''İlknur hanım ben sizin kızınızın okulunda görev yapan öğretmenlerden Fatma hanım .Yarın sizi okulumuzun konferans salonunda veliler için düzenlemiş olduğumuz seminere sabah saat 10:30 katılmanız için aramıştım.''demesiyle, aklımda bin bir soru oluştu. Cevaplarını bulmakta zorluk çekiyordum neden? Aradılar ,yoksa kızımın da, sorunları olan öğrenciler gibi ,veli toplantısı mı olacaktı?Yoksa tasvip etmediğim arkadaşlık ortamına mı giriyordu ?Yoksa okula mı gitmiyordu. Keyifle kalkıp hazırladığım kahvaltı masamdaki lokmalar artık boğazımdan geçmiyordu ,büyüyorlar tıkanıyordum . Canım o kadar sıkılmıştı ki. Kalkıp kendime bir kahve yapıp ,pencereden yoldan gelen geçenleri seyretmeye başladım.
Kafamda bin bir düşünceler ,olmazlar aklımı zorlamaya başlamıştı. Bu zamana kadar ,oturduğum semtin okuluna gidiyordu kızım ve hep göz önündeydi, kontrolümün altındaydı.. Ama imtihanlara girip kazanmıştı istediği bölümü. Okulda evimizin uzağındaydı ,yani gözden uzak ,hareket sahası geniş olan bir yerdeydi...Ama bir yandan da kızıma güvenim çoktu çünkü her an iletişim halinde olan ve her zaman bir birimize destek olan iki kişiydik .Yaşının 14 olması ve ergenlik dönemine girmesi bazı düşünceleri beraberinde değiştireceğini de biliyordum . Bende o dönemleri yaşamış ve geçirmiş biri değil miydim.
Öğlen olmuştu ama akşam olmuyordu sanki saatler hep aynı saati gösteriyor ve zaman geçmiyordu zar zor akşam namazının ezanı kulağıma gelmişti camiden. Biraz daha beklemek canımı sıkıyordu kızımla konuşmalıyım ve bu toplantının detaylarını öğrenmeliydim. Yola çıkıp metronun çıkış kapısında bekleme durdum.Her zaman ki gibi kulaklığını takmış müziğini dinleyerek geliyordu karşıdan.Beni görünce yarı tebessüm yarı şaşkınlıkla gözlerimin içine baka baka gelmeye başladı ve yanıma yanaştığında yanağıma o çok sevdiğim öpücüğünü kondurmasıyla biraz yumuşamış gerginliğim azda olsa geçmişti... Yolda yürürken şakalaşıyor gülüyorduk .Acaba söylemek istedikleri var mı diye ben onu beklerken ,o da beni bekliyordu .Bu nedensiz bekleyişimin sebebini düşünürken evin önüne gelmiştik bile .Yolun bu kadar kısa olduğunu o akşam üstü anladım ama bana hep uzun gelirdi bu yol...
Siz de benim gibi zaman zaman, '' Kınalı kuzum ile neden dertleşip konuşamıyorum'' diyenlerdenseniz beni anlayacaksınız. Bir annenin kızına söylemek isteyip de paylaşamadığı o kadar çok şey var ki hele hele ki böyle zamanlarda.
Bu düşüncelerime ne kadar katılırsınız bilemiyorum ama ben uzun zamandır içimde birikenleri siz gönül dostlarımın huzurunda birebir paylaşmak istedim.
Orson Welles'in şarkısındaki gibi: Ben, genç olmanın ne demek olduğunu bilirim ama sen, yaşlı olmayı bilmezsin...
5 Aralık
Saat akşamın darı odama çekilmiş yazılarımla uğraşıyordum ki,kapım usulca aralandı. Bu gelen Adaydı.Elinde tarçınlı ıhlamur getirmişti.Afiyet olsun derken,anlamlı gülücükler atıyordu.
- Hoş geldin içimin gülen yüzü,derken ...Öyle güzel yakındı ki sarılıp öpmek geldi içimden.
- Anne,dedi uykulu bir sesle .Bu monoton hayattan nefret ediyorum. Seninle bir şey konuşabilir miyiz demesiyle yüreğim yerinden fırlayacak zannetim. Yarın konuşulacak konuyla ilgili mi diye de merak ediyordum.Bugün neden beni karşılamaya geldin bu zamana kadar hiç gelmezdin özel bir nedeni mi vardı acaba demesiyle biraz rahatlamıştım nedeni kızım değildi veya kızımın yaptığı bir şey değildi.
- Bu sabah okuldan telefon açtılar yarın velilerle birlikte toplantı varmış ve benimde orada bulunmam gerektiğini söylediler dememle, kızımın yüzünde bir gülümsemeyle cevap verdi.
- Anneciğim aile içi iletişim için bir seminer verilecekmiş onun için seni çağırıyorlar ,demesiyle içime bir ferahlık çökmüştü.
- Bak kızım artık on dört yaşındasın .Sanma ki dünya senin etrafında dönüyor.Bir an sessizlik oldu,yine dayanamayıp konuşu verdim .Daha iki yaşındayken tüm renkleri, tüm çiçekleri , yağmuru, güneşi ve yıldızları sana ileri yaşlarında motivasyon olsun diye masalla karışık anlatırdım biliyorsun..Bunlar ağzımdan dökülürken içimden yorumluyordum hayatı bilinçsiz ve hunharca.
Ada hem gülüyor ,hem de sanki olduğu yerde çakılıp kalmıştı ,
- Tamam ,tamam anne ya alemsin şimdi bunun ne sırası nede yeri ,şaşkınlıktan kızgınlığa dönüşen bakışlarının da pekala farkındaydım,onun için de ondan yana bakmamaya özen gösteriyordum.
- Az bile ,dedim ve ekledim.Sense üç buçuk aklınla nasıl da her şeye kulak kesilirsin ,hesap sorarsın !..
- Tamam ,tamam, az önce de aynı şeyleri söyledin.Yalnız bence bu kadar tepki göstermen saçma,dedikten sonra odasına çekildi.Bazen senle hiç anlaşamıyorum.Arif olan anlar ! Yarın gideceksin demi toplantıya ?..
Akşam olunca evimizin direği babaları gelmişti .Yemekten sonra kızın okulundan çağrıldığımı ve bir seminere katılacağımı söylediğimde, tamam sen gidip öğrenirsin anne kız ilişkisi bunlar ,demesiyle konuyu kısadan kestirip atmıştı ama yapacak bir şeyimde yoktu çünkü yetişmiş olduğum aile çatısı altında da bu böyle yaşanmıştı şimdiye kadar.Sabah kalktığımda giyinip okulun konferans salonundaki yerimi almamla ,veliler bir bir toplanmaya başlamıştı. Bize semineri verecek olan bayan öğretmeninde kürsüde yerini almasıyla toplantı başlamıştı artık.İki saat gibi kısa süre içinde bir ailenin çocuklarıyla ilgili bilgileri ve yaşanmışlıkları anlatılmaya çalışıldı.
Bu günlerde postacılar mektup getirmiyor artık ama ben kızıma kınalı kuzuma bir mektup yazmalıydım. 6 Aralık
Tüm öfkemle,kızgınlığım, yorgunluğum, tüm özverimle hep aynı minval üzere ,bir kısır döngü içinde,''Merhaba hayat ben varım''demesi için.Derken bir başka soru takıldı zihnime,acaba kızım ne tepki verecekti ? Gece onlar odalarına çekilmiş mışıl mışıl uykuya dalmışlardı. Bende geçtim bilgisayarımın başına yazmaya koyuldum.
- Bilmem artık ,dedim,yine gayet ciddi.Kızımın neler düşündüğünü tam olarak bilmiyordum ama tahmin edebiliyordum.Hırsımdan ağladım ağlayacaktım ama granit gibi dirençli olmalıydım .Bu düşüncelerle başladım yazmaya.Şöyle baş başa oturup analı kız uzun zamandır konuşamamıştık.Hakkımdaki düşüncelerini, gözlemlerini çok merak ettiğim bir gecede ,bana şunları uzun uzun anlattığı aklıma gelince ...bende buradan başlamak doğru olur dedim kanımca.
- Anne,gerçi bunları hep günlüğüme yazıyorum ama dinleyen birine anlatmak daha zevkli oluyor.Günler ne çabuk çekip gitti.İçimde yine o incecik hüzün var.Bir de gençlik insan yaşamının en neşeli,en gamsız dönemi derler.Güleyim bari!Kendi derdimiz yetmiyor ,bir de büyüklerin derdini yükleniyoruz.''
Zavallıcığın bilgiç halinden bir anda eser kalmamıştı çünkü ağzından çıkan kelimelere ,o bile inanamıyordu.
- Canım elbette bugün dökülmüyorsa dilimden mizansen sözler, sevgimin azaldığından değil,aksine seni bunca sevmesem, bunca üzerken beni karşıma alıp, her şeyi bırakıp da konuşsam ,kızımsın işte .Nasıl bakarsam sana,öyle davranıyorsun ve ben bazen unutuyorum seni karşımda nasıl şekillendirmem gerektiğini.
- Nasıl istersen ,dedi.Bana çok bozuldu sanırım inanmadı.Eyvah ! korktuğum başıma geliyordu.
- Sen akıllı bir kızsın,şu halime bak Ada ,dağınığım ne duyduysam sadece onu yaşıyorum.Ne yaparsam yapayım, engel olamıyorsam krize girip karşında konuşuyorsam, kendime pay biçiyorum .Örnek olan ben bağrımda taşıdığım bildiklerimi hissettirdiğim.İğneyi de çuvaldızı da kendime batırıyorum ama canımı yakan o ince, sivri uç değil, ağzından çıkan. ''Yeter anne git başımdan ''deyişin oluyor... nasıl giderim yahu ??? Kulaklarını tıkayıp, duymamak işin kolayı biliyorsun değil mi? Bende biliyorum seni odana gönderip düşünmeni sağlamayı,belki biraz sesimi yükseltmeyi, seninle inatlaşmayı.Yapmamam acizliğim mi, yoksa sonsuz sevgimden sabrım mı ,bilecek yaştasın artık ama beni nasıl alt edeceğini pekala biliyorsun, damarıma basmaktan geri kalmıyorsun...
Bak,senden bir ricam var... gündüzün en uzun yaşandığı gün gibi bugünüm... yorgunluğun tavan yaptığı... anne olmanın en dayanılmaz gecesi...sana kaldıramayacağından fazlasını vermekten korkuyorum... sen biraz daha büyürken, ben bu ara hep eksiliyorum...
Buna memnun olmuşcasına gülümsedi,beni kolumdan tutup hafif dokunarak...
- Haydi biraz sarılalım anne ,ne dersin ? Gerçekten söz anne ,dedi.Bir an soluğu kesildi ağlayacak gibi oldu.Yine gözlerimin içine bakarak,eliyle yanaklarımdaki yaşları sildi.Haydi, lütfen ağlama artık.
Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya inmeye başlamıştı.Niye ses çıkarmıyorum diye yüzüme bir kere daha baktı.
- Hatırlıyor musun çok kötü üşütmüştüm,yemeden içmeden kesilmiştim,babam iğne yapmak zorunda kalmıştı.Bir gece yanına sokuldum. ''Anne ben yoksa melekleri mi kızdırdım ..? ''diye gülerek sormuştum.
Sense,
- Bazen dünyayı minik bir çocuğun kalbiyle dinlemek ,görmek gerek diye düşün...Bir yetişkin gözüyle,hayatın gücünü tüketen,zamanı öldüren tüm bu işler,bir küçüğün gözüyle neler ifade ediyor acaba derdin ?
- Belki de çocukların dilinde her şeyin daha aydınlık daha saf ve daha hilesiz ikinci bir ismi var.
- İnanır mısın ikimizde birbirimize kızdığımızda, arkamızı dönüp uyuyalım derken, çok mu ciddiydin... Ben üç saniye sonra sana sarılınca içinden kıs kıs güldün mü ? Belki bu gülüş sevginden oldu yada zaferinin mutluluğundan... belki de gülmedin...
- Belkide sen bana sarılınca o güvende olmanın hissiyle rahatlayıp, tıs tıs uyumaya başlamıştım...Olsun yine de,''İyi geceler prensesim melekler korusun seni !'' ,derdin.Geç saatlere kadar ben anlatırdım sen dinlerdin ,canım annem .Gülerdin,bazende birlikte kıkırdaşırdık.
- Haydi artık uyuyalım mı ? Koyun koyuna ?
- Nasıl istersen,en son ne zaman birlikte uyumuştuk anne ?
Giden bir sevgilinin ardından bakar gibiyim, gözümün içine bakaaaa baka sarılışlarını düşünürken... ben kendimi tanımaya başlıyorum...abartıyorum dimi... ama hep abartmadım mı sanki.Seni severken de, büyütürken de hep göklerde değil midim. Şimdi canımın çekirdeği şaşırma sen çok'sun bende en çok gözümün bebeğisin.Bugün sana kızgın isem bugün sana kırgın isem bugün ben çok yorgunum bugün daha az sevgili, daha çok anneyim.Kalbime çöken kara bulut,bir tebessümünle dağılıyorsa,uzaklarda aradığım merhem,yarama çok yakın bir yerdesin fark edilmeyi bekliyorum, çoğu kez işte o zaman sende rüzgar gibi ol,gerektiğinde kasırga gibi es,gerektiğinde meltem gibi,gerektiğinde çekil köşene kimseye bulaşma,gerektiğinde lodos ol.Ama rüzgarlığından şikayet etme.
Yaşanmışlık koksun isterim buram buram satırlarımda.Biliyor musun yine içimden bir dilek tuttum her şey çok güzel olacak diye.Az önce kahkahanı duyar gibi oldum sanki satırlarımda, birde nefesin sinmiş ise beyaz sayfalarıma daha ne isteyebilirim ki.Kızımsın yaşadığım süre boyunca gurur duyacak, bir dünya anı bırakıyorsun bana.Sana söylemedim dimi çarşamba günü gittiğim eğitim seminerini ve ilk lise veli toplantımda aldığım övgüleri.Bil ki ben çok mutluyum, günlerin en müsterih olanı ve hayat bize güzel olacak unutma. Mutlu sabahlar, aydınlık güneşim.
____Seminerde anlatılanların her ne kadar gerçeklik payı olsa da bizler yaşadığımız çatı altında hiçte böyle değiliz.Çocuklar ile ilişki kurmamızı ve devamlı yanlarında bir eğitmen olmamız isteniyordu. Ama gerçek hayatta da bu böyle miydi. Aslında ben bir anneyim ve kızımın sorunlarıyla her an ilgileniyor ve sorunlarını çözmeye çalışıyorum. Bizim aramızda eksik olan parça neydi?...Anlatılanları hangi veli yapabiliyordu ki .... Almış olduğum notlara baktığımda içimizden bir kaç kişi ya vardı ya yoktu ;bu verilen bilgilerin ışığında çocuklarıyla kontak kurabilen. Yaşadıklarımla sınırlı kalmamak için tüm bilgi birikimi ona vermeye başladığımdan bu yana hep güzel olan şeyleri yaşatmaya çalıştım..
Güzelini ,yaptığı başarılarıyla övünür !.. İlgisiz olduğumuzda başarısızlıkların getirdiği hatalar zinciri araya uzun mesafeleri koyarken üzülmez miyiz.. Hangi anne, hangi baba çocuklarının başarısız olmasını ister ki ben düşünemiyorum ya siz ?.
Bu yazıyı kaleme alış düşüncem ne övgü almak için nede, şair kimliğimin ön plana çıkması için. Yalnızca bir annenin çocuğuna söyleyebileceklerini edebi bir üslupla anlatmaya çalışmamdan kaynaklanıyor. Bu yazımı okurken bir anne bir baba olarak değerlendirmek zorunda değil miyiz. Evimizin göz bebekleri yaşama kaynağımız olan kişilerle bire bir ilişkilerimiz değil mi ?.._____
Anne ve babaların çocukları ile doğru iletişimi her zaman onların okul ve hayatta ki başarılarını yukarılara taşımakta ön planda olmuştur. Günümüzde aile içi iletişim bundan otuz kırk yıl öncesine nazaran çok daha ileridedir. Çocuklarımızın cebine yeterli harçlık koymak ve ya onların her istediklerini alıp da duygu ve ruh dünyalarını göz ardı etmek artık iyi bir anne ve babanın asla yapmaması gereken davranış kalıplarından sayılıyor. Bunu başaramayan anne ve babaların gerekirse psikolojik destek almaları da elzemdir. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir her şeyimizdir. Karakterlerinin oluşmaya başladığı çağlarda gereken ilgi ve alakayı onlardan esirgemezsek ileride kuracakları hayatlarında ve yuvalarında mutluluğa yelken açmaları daha kolay olacaktır sanırım. Güzel dolu dolu bir öykü kutlarım yürekten İlknur hanım...👍😙👍
değerli dost
çok çok güzeldi ilgiyle okudum
candan tebrik eder saygılar sunarım hoşcakalınız
öyle içten bir mesaj ve konu ki bir anne olarak hayli etkilendim faceden de okumuştum tekrarda fayda çok :) derler sevgiyle kalasın...
Ada'ya mektup güzeldi, bol bol anne kokusu vardı.
Yavrularımızın hep arkalarında değil bence, yanlarında da olmalıyız sevgili dost.
Çocuğunu uyurken seveceksin, Derdi eskiler, Anlamazdım, baba değildim henüz.
Eskilerin yanlışıydı bu öğüt, Baba oldum, çokta güzel anladım. Başarılarıyla övünürken, şımartmak, Başarısızlıklarını yaşına saymak, Ya da kendimizde kusur aramak. Vazifemiz, onları hayata hazırlamak.
Sesleri duyulur sabah ve akşam, Ya günaydın der, Ya da iyi geceler baba. Başardılar daima, haklı çıkmıştım, Gururluyum artık, Onların arkasında değil, yanlarında olmaktan.
-ÖYKÜMÜ GÜNÜN YAZISINA LAYIK GÖREN DEĞERLİ SEÇKİ KULUNA SONSUZ TEŞEKKÜRLER-