Okumayın Lütfen!

' Gel vatandaş gellllllllll ! Sudan ucuz kitaba gelllllllll. Bedava bunlar. Sigaradan daha ucuz bu kitap. Gelllll vatandaş gelll. '

Bu sesi duyunca, meraklanmış ve kalabalığın olduğu tarafa doğru yürümeye başlamıştım. Kitap okumayı sevmemden olacak; bağıran adamın anlaşılmaz kelimelerinin arasından, çekip almıştım o kelimeyi.

Bağıran kişinin etrafında, büyük bir halka olmuştu. Kalabalığın arasından, kafamı uzatarak, bağıran kişiyi görmeye çalıştım. Kısa boylu, çelimsiz bir yapısı, yorgunluktan kaynaklandığını, bir bakışta anladığım gözlerinin altında oluşmuş, torbacıklar dikkatimi çekti.

Uyanıklık yaparak, masanın etrafına iyice sokuldum. Boş bir kalabalık olduğunu anladığım, kalabalığı izlemeye başladım. Çok farklı tipteki, insanlarla doluydu. Kimisi eline aldığı kitabın, ebatlarını, karışıyla ölçüyor, kimisi de eline aldığı kitabın sayfalarını boş boş havalandırıyordu.

Bunları seyrederken de, kulaklarımı dikmiş, yorumları dinliyordum. Bir tanesi, yanındaki arkadaşına ;

' Lan oğlum, epey de kalınmış ha ! Ben , baktım. Üç yüz sayfa var. Bu çelimsiz adam nasıl yazmış oğlum.'

' Ne bilem lan. Hiç uyumamıştır herhal. Nasıl okunur, bu kadar sayfa lan. '

' Hop ! Hemşerim. Bu, kaç lira ? '

Bağırmaktan, yüzü kıpkırmızı olmuş yazar, mahçup bir sesle;

' Dört lira '

Mahçubiyeti, yazdığı, emek verdiği, gecesini gündüzüne kattığı yazılardan olmadığını hemen anlamıştım. Onun utancı, emeğini, bilgi birikimini, hayallerini, maddi birikimlerini katarak, ortaya çıkardığı eserinin, bir sigara paketinden daha az eder olmasıydı. Ona baktığımı farketmiş olacak ki ; o da bana baktı. Gözlerinin içindeki, hayal kırıklığına ait bakışını görmüştüm.

' Ver hemşerim bir tane. Komşunun torununa veririm. Hediye olur. '

Cebinden çıkardığı paraları, yazara uzattı. Paraların,birbirine değerken çıkardığı ses, içimdeki fırtınayı, kasırgaya dönüştürmüştü. .

Hemen yanına yaklaştım. Masanın üzerindeki kitaplardan, bir adet aldım elime. Yazarın yüzünde, bir sevinç ifadesi belirdi. Topluluğa döndüm ve ;

' Bir saniye beni dinleyin lütfen '

Bana merakla baktılar ve o an için sustular.

' Söyleyin bana, en son ne zaman kitap okudunuz siz!!! "


İçlerinden, birkaç kişi çıktı. Geri kalan insanlar, onlara yönelttiğim sorudan rahatsız olarak, orayı terkettiler.

Kalabalığın birden dağılmasından sonra geriye, kala kala on kişi kadar bir kişi kalmıştı. Aldığım, beş kitabın parasını, arkasında yazan fiyat etiketine bakarak ödedim. Diğer dokuz kişi de benim gibi ödeme yaptılar.

Yazarın, yüzündeki memnuniyeti anlatmak ise kelimelerle anlatılmayacak bir şeydi. Okumayan bir topluma karşı, tıpkı Don Kişot gibi savaş açmaya kalkmıştı.

Vaz geçmemişti. Mücadele ediyordu. Tıpkı, bütün yazarların yaptığı gibi.

12 Temmuz 2010 2-3 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (4)

Henüz beğenen olmamış :(

Yorumlar (7)
  • 15 yıl önce

    Emeğin "hiç" edildiği bir toplumun ferdi olmanın ezikliğini çok kere yaşayan biri olarak bir devlet politikası olmayan sanat desteğini, ne kadar ayakta tutmaya çalışsak da her geçen zaman içinde kalitenin düştüğü gerçeğiyle yüz yüze kalmaktan derin üzüntü duyuyorum.

    Hatırlattığınız için bir kez daha var olun...

  • 15 yıl önce

    Ne kadar yerinde bir konuya deginmis sevgili Kacar. Kalemin devami dilegiyle tebrikler. Sevgi ve selamlar.