Acıya Katlanmak

Açık bırakılan kalp kapakçıklarından
içeri sızıp da acı
sürünmeye başlayınca tünellerimizde
yaşlı bir köstebek gibi;
Zaman, sanki eksik akıyor.
Ağzına paslı bir kadeh, bolca süt dayanmış gibi
Günlerin boyu
Ertesi günün sabahına dek uzuyor.
Gökdelenler bile, acıya
eşlik eden kum tanelerinin yanında
epey kısa kalıyor.
Anlayacağınız;
Dramatik hikayelerde baş rolü
Geçmek bilmeyen,
o tipik zaman oynuyor.
Kapamak istiyoruz sonra
gözlerimizi,
merhem zannedip uykunun derin hiçliğini.
Fakat ne yazık ki;
Buruşuk gövdemiz, tahterevallasi karabasının;
Everestin buz tutan soğuğu kesiyor rüyaların
mutlu akıbetini.
Sırf acıyı tam ortasından kesmek için;
Fahişenin ellerine bakire bir barut,
İhtiyara genç bir ölüm meleği
ve tüm tarlalara mayın bırakacak olsam;
Tanrı şairlerden bilecek kıyameti.
Nedeni budur ki yalnızca
İzlemekle yetiniyorum acımı, acını
Tıpkı mezarlıkların,
ziyaretçileri
donuk bakışlarla izlediği gibi.

Nedamet; keşke;
nam-ı diğer pişmanlık...
Tarihi geçmiş enkaz yığınımızın küfünde,
Fırından yeni çıkmışçasına
Kalabiliyor pişmanlık; sıcak ve taptaze.
Leylakların hoş kokusuna burun sürerken,
Gözümüze takılan yabani ot gibi bu pişmanlık;
Koparsak, ayırsak da çiçeklerden,
Hiç gitmiyor, gidemiyor insanın bahçesinden.
Ve keza ben de tıpkı sizin gibi
Tokalaştım insanlarla; elleri terli.
Bir tür kabir azabıydı
onlar için kendi gövdeleri.
Kimisi,
piyano tuşlarını doğrardı kulağına
Duyabilmek için müziği
ve kimisi inanıp,
?yürümezden önce gerekliliğine düşmenin'
Koşardı kötürüm baldırlarıyla;
kendini bastona mahkum edecek çayırlara.
Acılarımız birbirinden farklıydı;
Oysa ki yayılan boğucu sis,
yakıcı alev ondan kopan,
tecrit odaları gibi hep aynı.
Ve katlanmaya çalışırken acıya,
Bilmiyorduk;
Biz ölümü beklerdik aslında.

Bir kibrit olsam,
babam yanan her ateş;
Tükenirdi çoktan nesli piçliğin.
Kuzgun olsam;
bulutlar yatağım
Mıktanısına çekilmezdim yer çekiminin.
Çocuğun dilinde bir masal;
ya da çocuğun ta kendisi olsam
tekrardan!
Ah şimdi savaşlar ucuzlukta;
Tecavüz peynir ekmek gibi satılır
buralarda.
Çok sonradan anladık, Tanrı diye biri
hiç geçmemiş
gecekonduların sokağından
Ve acıya katlanabilmek artık;
daha zor,
yaşanmış tüm acılardan.

18 Haziran 2010 51 şiiri var.
Yorumlar (12)
  • 14 yıl önce

    isyan kırıntıları

    finali çok güzeldi

    gönlüne kalemine sağlık

    saygılar...

  • 14 yıl önce

    Kibrit olsam, babam yanan bir ateş; Çoktan tükenirdi nesli piçliğin Kuzgun olsam; bulutlarda yatağım Mıktanısına kapılmazdım yer çekiminin. Çocuğun dilindeki bir masal; ya da çocuk olsam yeniden!

    Şimdi savaşların bini bir para... Tecavüz erdem sanılır Tecavüzcüler sokaklara salınır başıboş aygırlar misali, hayvansı kuduz köpekleri aratmayan salyamsı...

    Çok sonradan anladık, Tanrı hiç uğramamış gecekonduların semtine...

    Acıya katlanabilmek, artık çok daha zor, yaşanmış tüm acılardan...

    Çok derin manalar içeren şiirinizi ve kaleminizi kutluyorum.. Selam ve sevgiler.

  • 14 yıl önce

    Finale vuruldum ben...

    Muhteşem şiir. 👍

  • 14 yıl önce

    Buruşuk gövdemiz, tahterevallasi karabasının; Everestin buz tutan soğuğu kesiyor rüyaların mutlu akıbetini...

    çok güzeldi, hiç eksilmesin kaleminiz...

  • 14 yıl önce

    "Bir kibrit olsam, babam yanan her ateş; Tükenirdi çoktan nesli piçliğin."

    Çok başarılı. 👍👍

    Anlamak için çok çaba sarfetmiş olsamda sonunda kendi çabamla anladım 😆😆😎