Adam Gibi Adam
Mehmet Avcı'ya ithafen
Bir adam vardı tanıdığım
Ne namert ne hain,
Ne gaddar ne de insafsız.
O, bir omzu düşük ağ(ı)r/ılı delikanlı
Gibilerle değil harbilerle yazan,
Yalana aman vermeyen,
Özü sözü mert,
O sabır taşı, mangal yürekli
Adam gibi adam
İsmine cismine bakıp
Bu da kim ulan?,
?Bu nasıl şiirdir? demeyin
Gül İstanbul'u okumadan
Hele bir de Muhteşem'den dinlemeden
Anlayamazsınız şairliğini
Şairliğindeki adamlığını, mısralarındaki ustalığını
Yürekli duruşunu...
Anlayamazsınız dedim ya
Yargısız infazda bulunmayın
Çünkü adam yazdı mı O'nun gibi yazmalı
/.../
Yağmurlu bir Nisan günü
Cumartesiyi pazara bağlayan gece
Bir telefon;
O'nun sesini duyuyordum
Bursa'dayım diyordu
Halbuki on dört gün önceden ansızın gelmişti
Yağmur susmuş,
Güneş açmıştı Pirinç Han'a
Kıtlama içilen bir bardak çaya
Bin sayfa yazacak gibi düşünceli
Bir o kadar da hoş sohbetli
İşte o adam;
Bir zamanlar gidiyorum demiş
Adam gibi gitmişti.
Yakmıştı yüreğimi.
Besteleriyle, şiirleriyle...
Kendini adam zannedenlere,
İçinde adam olmayan
Şair elbisesi giyenlere,
Sahte suratlı bakışlara,
Siper etti gövdesini
Ve gitti...
Sessizdi gidişi
Her gidişin birde dönüşü vardır derler ya
İşte öyle bir şey
Ama gitmek yakışmadı bu adama
Bekliyorum,
Yılmadan usanmadan.
Belki de gelir döner ya
Hoş ben geleceğini ummuyorum ama
İşte öyle bir şey.
Onu tanımak yürek ister
Cesaret ister,
Onu anlamak adam ister
Onu yazmak sevgi/emek ister sayfalara
Ve ona adam demek adam ister
Adam gibi adam
Ümit etmek de öyle
Yol uzun Hocam
Yak bir cigara daha
Ateş olsun tütsün Pirinç Han'da
Duman olsun gitsin Ulu Dağ'a
Sessizce ve yavaş yavaş...
/Geldi
Esti
Geçti
Gitti.../
Uğurlar olsun.
Ben gitmeni sevemedim be ADAM
NeYzEn.. / Kasım 2008
NOT: 16 Nisan doğum günün kutlu olsun Hocam
tanımadığım ustanın doğum günü kutlu olsun, kıymet bilen şairide tebrik ederim, saygıyla giderim...
...diyordu usta/ doğum günün kutlarım...
Artık gitme vaktidir şafağında bu şehrin O geldiğim gün gibi başım dimdik göğsüm ilerde Gözlerine sokarım namahremime baktığı yerden Öptüğümü gördüyse dudaktan tek bir nefeste Hoşça kal kıskanç şehir, kal yığınlığınca taş yığınıyla Bekle bir yorgun sabah koynunda yalanlarla iç çekerken, Çek beni içine çek be İstanbul
İzmit dönüşümüzde koşup seni, Sinan'a anlatıp Yenikapı'dan feribota yetişme ihtimalim kalmamışken Hele ki bir yetimin başı sevilmeden Kalakalmışlığı gibi kalmışken otogarda, Sinan lazımdı Yoktu, atmıştı köprüleri; İstanbul kaybetmiştim
/Ayaklarının önünde düştüm bir an öyle, zül İçime düşen deniz Marmara'ysa, yıkılsın İstanbul! /
Bir resmimiz kaldı elimde koca şehirden Vapurda çekilmişiz manzarada koca Süleymaniye Şahit olsun aşkıma, sözüm söz olsun sana Altı minaresinden altı kere kıyarım cana Tutamazsam elinden, bakamazsam gül sima
/Aşkına nağme olan bütün hengâme dilde, öter çığlık çığlığa zavallı deli bülbül Topkapı'dan tutuver, Çemberlitaş'a düşür, Yeditepe bir dilde ağlıyorsun İstanbul/
Dönüp ardıma bir kere bakmadım giderken Düştü istemesen de gözlerin yere Durdum adam gibi karşında Çektim kalemimi kuşandım kâğıdı koşar adım şiire O güzel adın boşalsın Marmara'ya Gürül gürül akarken İstanbul'dan Ağrıya
Güzel bir hediye olmuş.. Yüreğine sağlık.. Mehmet Ağabeyinde hayırlı yaşları olsun.. 👍👍