Aklımın K/ayıpları I
Yorulup da İlk durakta ölmek isteyenler için...
Kana ağıt yakan sineğin
Derimin altından umut dilenirken iğnesi
Mutsuz bir ağustos sabahı öptü dudaklarımdan.
Mor titreyişler ağzımı tokatlarken
Korkumun rahminden rüya düştü,
(O an üşüdüm.)
Ve
Muhbir güvercinler hanlarını kurup, kitaplarını açmışken cinnetimin
Felçli camın kenarında isli beddua
Gözlerim cebime kaçtı
En çok gece için hayıflandım.
Sonrası derin mevzu...
Öğlen kucağımda esnemeye başladı (Gevrek bir gülümseyiş)
Annem geldi, iblisin tavaf ettiği aklıma
Cenneti sığdırdığı koynu bana cehennem gibi bakmıştı.
(O anı silemiyorum)
İçimde çocuklar küstü, kumdan evlerinin kolonları altında kaldı gözyaşım.
Kalktığımda koca bir denizi yarıp
Pis bir yobazın ellerinde,
Adaletin tokmağı göğüs kafesime dayandı
Kabullendim
Tanrı'm kabullendim!
Cezasını günahla harmanlayıp, kılıç diye boynuna asan keşiş gibi.
Güneş vurmadan uçan bir kazın ciğerini,
Mabede sinmeden kutsanmamış bir acı,
Uçkurunu çözmeden, mutsuzluk umuda
Bildim!
İhanet insanlığın kör kütük sarhoş kardeşi
(İyi de piçliğimi seven kadınlar kim?)
Ve anladım!
Karanlığın uzuvları olsaydı, en çok beni becerirken utanırdı
Göğsümü yarıp, içime baktım.
Bir ses;
-Kaç paralıksın?
-Konuşamıyorum!
Ucuz romanların figüran Tanrıçası vardı
Demsiz sokak başlarına kurulur
Kefen beyazı diş aralarında sakızını dövüp, tüccarına söverken
İkinci el şehvet kokusu eteğinde havalanırdı.
Göbeğinde kimsesiz kalmış izmarit artığı
Bahtsızdı, kalıbı eksik maskeler ardında gizlenip
İhtiyaç giderme koğuşlarında mahkûmiyeti.
(Ben orada bir kez ağladım)
Ne çok boşalmıştı kasıklarına
İpe sapa gelmez yalnızlığımın düzenbaz toyluğu
Ve ne çok aldanmıştı
Bacaklarının üzerinde soluksuz koşarken
Yeni bir ülkeyi keşfetme fikri.
Hissizliğinin çelmesine takılıp, ranzasına düştüm
Sordu;
-Sana gece olan, bana gündüz olur mu?
-Utanıyorum!
O adamlar, buruşuk onca parmak izi
Hayatta ilk sabıkam herkes gibi aşktı
Ama ben her suç gibi bunu da razılığımla sevdim.
Dışımda bir ses;
-Bugün sıra kimde?
-Biliyorum!
Gündüzü bir gazetenin cinayet manşetiyle örtüp
Cılız lamba altında gelecek kovalayan sokak kızlarının
Bel altında namus arayanlar.
(Pardon, siz pezevenk misiniz?)
Sıfatı köse oğlan çocuklarının lise bahçelerinde havalandırdığı
Uçarı hayalleri, haksız isyan sanıp, falaka da terbiye edenler.
Ve..
Kim vurduya giden özgürlükleri, altı yaş grubuna masal diye okutup
Göbeğinde koskoca dünyayı gezdirenler.
Onlar beni duymadı!
Kördüler,
Sağırdılar
Lâldılar
Ortaçağ maymunları.
-Çok korkuyorum, beni saklar mısın?
-Birazdan herkes ölecek yine uyuyacaksın.
Hangarlarımda saklı yığınla düşünce çıkmak için zorlarken kendini
Et pazarlarında fahiş fiyata sahibini bekleyen it gibi hırıltım.
Ve bakıyorum da şimdi;
Tahtaların kıymıklı simasına
Tabutu andıran solgunluk
Sahi,
Hiç bu kadar kırmızı ağlamış mıydı kan?
Topraktan bir ses;
-Benden başka kim vardı?
-Yüzümü hatırlamıyorum!
Sevdim deyipte kalbe çürük raporu verenler adına
Bugün yaşamıyorum...
... sözden önce gövdeye iner boşluk gözden önce kalbe indiği gibi hayat dudak kenarına teyellenmiş her tebessüm tüttürülen k/ayıpların acısını savurur
o an bir yaradır kabuk elden ele gezinir akılda ezilir yaşamın istisnasıdır yaradılış aslında yaratan kadar yalnız
her şey perdesiz bir sahnede başladı alkışsız akıl oyunlarının tek kişilik galasında...
...ben ki hangi bensem bilemedim, aklın kayıplarını kocaman bir gökyüzü arama sevdasında...
sevgi ile...
ben bu sayfaya ne zaman gelsem ......çı-ka-mı-yor-um..........
harikaydın yine hakan geceme damga vurdu şiirin
sevgimle canım👍👍 daha kaç tur dönmeli bilmem
şair en ipe sapa gelmez zamanlarda bile ânı duyumsayandır üstelik ân'da..acısını sevincini öfkesini her bir yana bulayabilendir..iz avcısıdır iz bırakır her avında..şair hergün baktığımız sokağa bir başka pencere açtırabilendir..ve kendi gözlerini bizimkiyle değiştirebilme yetisine sahip olabilendir..
her göz başka bir dünya..
(satır arası diyaloglar apayrı bir tatdı)
tebriklerim çok şair..