Annemin Tahta Takunyaları
buz tutmuş arka bahçe
kuru incir ağ/acı
genzimde buruk bir yanık
hayallerim uyanık
ve babamın sesi
uzanır boylu boyunca
armut ağacının dibine gölgesi
zamansız bir bekleyiş
perdesini çeker gece usulca
maviye uzanacağım asuman
hayallerimin üzerine çökmüş
ıhlamur ağacının kokusu gelir burnuma
lakin o da,terkedilmişliğe küsmüş
virane taş bina
çatı katına atılmış bir taş plak
döndürsek her şeyi yeni baştan
tüm maziyi ortalığa kusacak
siyah beyaz resimler
babamın kehribar ağızlığı
annemin kopuk, saçılan inci taneleri
benim misketlerim,gazoz kapaklarım,beş taşlarım
daralan kırmızı pabuçlarım
birde beni uyutmaktan eskiyen,benzi kaçık bir salıncak
kavisli kolidorun sonundaki odada
her saat başı öten guguklu saat
merdiven boşulğunda
başka bir dünya kurduğum saklambaç
saatlerce arattırıp,
beni ne kadar sevdiklerini öğreten tek oyun
sonrası mı?
avuçlarımdan giden,çalıntı bir zaman
tutamadığım
unutamadığım
hepsi virane olmuş,örümcek ağlarına boğulmuş
ve her şey geçmişimle talan
ne yaşadımsa yaşadım
lakin
sanki hepsi yalan..
eski bir hikaye gibi
esrik ve buruk bakışlarım
boğuk dehizlerinde zamanın
görebildiği,tek umutsuzluğudur derin sızısıyla
insanın içini eriten kimsesizliğim
gönülsüz bir vazgeçiş
hükmeder yarınlarıma
küskünleşir gönül
ve ardından flu bir iz bırakır
maziyi son kez seyrediş
her şeyi özlüyorum aslında
fakat
annemin giydiği tahta takunyaları
nedense hep aklımda...
yanık bir şiirdi..yüreğine sağlık..kutluyorum..😙😙😙