Anya

Anya;


Bir kırılışı olmalıydı,
Gözlerime sinen bereketsiz bulutların kasığında dövünen yağmurun.
Yoksa sokağımı terk eden adımlarının bıraktığı çıldırtan gürültü
Kulağıma kan sağarken, merhametsizliğiyle mücadele edebilirdim.
Akşamcı kuşların serseri kanatlarını çalıp ruhumu kesen arsızlık
Karanlığın örsüne iterken düşümü
Yargısız idamların korkusuz kahramanı da olabilirdim.

(Kardan adamı eriten içindeki aşk mıdır?)



Anya;

Bir cinayeti olmalı terk edilişimin
Mesela, Bolşoy tiyatrosunun perdelerine çocukluğumu iliklemeliyim
Hüzünlü ellerin küstah alkışlarında ufalanmalı geçmiş,
Savrulmalı, hikâyemin ahlaksız sayfaları.
Önüme atılan bakır paraların içinde saflığımı yemlerken
İhanetinin yüzü olmalıyım, titrek bir gurur ile.

Ya da
Düşmeliyim, sefil sarhoşun votka şişesinden dibe
Ağdasız camlara çarpan keman sesiyle
Efkârlanan sakalının arası yutkunurken etimi
Şaha kaldırmalıyım, uykusunda yatan miskin ölümü.

(Ulan! Cennetten kim sağ kurtulabilmiş?)



Anya;

Bir mazereti olmalı sessizliğimin
Kendimi terk etmeliyim önce,
Yıkılan evimin minaresine yenilgimin süslü hezimetini bırakıp
İsli çatıların pervazlarına uğurlamalıyım
Gördüğüm mavi göğün sakat tebessümünü.
Salıncağında arşla oynaşan rüzgârın,
Küçücük kalbinde söndürmeliyim,
Yazgımı vuran bakır mermilerin ateşini
(İçimden kutsal meleğime bağırır gibi
Kelimeleri kursağımda idam sehpasına oturtarak)
Gidişini betonlaşmış sırtımın dikliğinde izlemeliyim.

Sonra;
Buzdan koynunda kaderini ısıtan fahişeye
Ömrümü, yamalı çorap diye sunarken
Gocunmadan;
Sigarasının filtresinden sızıp,
Dudaklarının mor kalıntılarını silmeli
Ve
Tecavüzüne seyirci ayıplarının ağzına öpüşlerimi dikip
Kralı gibi kederini onurlandırırken,
Gövdemi kırbaçlayan özlemlere aldırmaksızın
Soytarısı olup mimiklerine bırakmalı
Miras gibi şuh kahkahalar.
Tanrı'sızlığının dilsiz kefeni gibi
İçinde solmalıyım.

(Ölümü kuzuya kurt mu getirir?)


Anya;

Haklılık payı olsun isterdim,
Yaygarası kopuk sebepsizliğin sonunda
Tabuta yeşil ışık yakan narkozsuz intiharın!

Kör gidişinin bıraktığı topal gözlerle
Selamlayamazken talan edilen gerçeğin, yırtık eteğini
Soramazken, salyasında mezar taşı yıkayan köpeğe
Baldırlarımda sürüklenen yılanın
Yaşamımı zehriyle gusl edişini.

Ki; Sen de bilirsin...
Hastalıklı gençliğimin üstüne çivi serpen sözlerin ardında
Kifayetsizliğidir utancımın,
Bıraktığın cinsiyetsiz acıya
Ne kardeş, ne de koca olamayışım.

(Hayat iktidarını kaybettiğinde, benden vazgeçer mi dersin?)




Kalana bırakılan ıstıraptan kopan tüy, gidenin omzuna konsaydı;
Gidemezdi...
Ayağı taşa gömülen yürek.

21 Nisan 2010 68 şiiri var.
Beğenenler (10)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (8)
  • 14 yıl önce

    Şiir bütün olarak güzel ama sorular çok çarpıcı ve düşündürücü: "Kardan adamı eriten içindeki aşk mıdır? Ulan! Cennetten kim sağ kurtulabilmiş? Ölümü kuzuya kurt mu getirir? Hayat iktidarını kaybettiğinde, benden vaz geçer mi dersin?"

    Final de aynı derecede etkileyici.

    Kutluyorum.

  • 14 yıl önce

    "Kardan adamı eriten içindeki aşk mıdır?"

    aŞktır kızıl yara nihayet rahat döşeği dürülür aşkın kitabında yazar asıl sevda

    ...

    "Kalana bırakılan ıstıraptan kopan tüy, gidenin omzuna konsaydı; Gidemezdi... Ayağı taşa gömülen yürek. "

    ya da;

    cam kırığına vuran güneş beklentisiz doğar.. asıl kalanların terk edişinın acısı gidenlerinkenden ağır...

    oysa; kalbimizin odaları ılıcak kaplıcalar

    .......düşündüren bir şiir ....izlenmeli bu kalem ... ...Tebrikler... ...Saygılar....

  • 14 yıl önce

    Kardan adamı eriten içindeki aşk mıdır?)

    İşte şairi "diğerleri"inden ayıran ayrım. Doğru soruyu, doğru yerde sorması... Eyvallah!