Ay Lâl Bir Hüzme Çalıyor Geceye
Gece peçesini kaldırırken şafağın sessizliğine
fütursuz uçuştu karnımdaki kelebekler
uyanırken gözlerim bir günün telaşına
unuttum var/yokluğunda adını...
farkındayım artık yetmiyorum
azalan yanım gibi küçülüyor yüreğim
enkazım seslenirken suların dibinden
lâl bir huzme çalıyor geceye ay
ve
ağır yaralı savruluyorum Sükûnetinden
delişmen tavırlarını sevmekten yoruldum
soluksuz koşuyorum sen olmayan yarınlara
her gece, her gece defalarca vurulmayacağım
yasını tutmayacağım artık
kuruldum sensizliğin dik yamacına...
belki aşk alnımdan öpmez bir daha
dokunmadan geçer sessizce göğsümden
bir fotoğrafa asılı kalır ellerim
kapatıyorum ebediyen aşkın müzik kutusunu
sana yakışır bir sessizlik bırakıyorum
ve özgürleştiriyorum ruhlarımızın kokusunu...
Al fecrin kızıllığını yanına
Topla sönmüş yıldızlarını
Al git saba makamında gölgelerini
Al git bendeki esir yanını
Bırak artık tutsaklığımı
Seslerin renklerin yanmasın artık
Seslerin renklerin yanmasın artık içimde
Geride kalsın senden okkalı bir serencam
o son vedaya bir göz kırptım sanma sakın
ve bil artık aşka bulanmayacak yüzüm
hüzün çalmayacak artık çanlarım
anla artık sana gidişsiz bir dönüşüm...
Hatice Kürklü Serhat Akdeniz ortak çalışması...
Teşekkür ederim Sayın Akdeniz..
Sehat yazmışım 🙂
Serhat Bey diye düzeltiyorum..
Nurhanım benim pek çok şiirim kurgu🙂
Sevdim kurgunu sevdimmm
Işın üsdat hep derdi önceleri çok acele ediyorsun eklemekle az demini alsın,onun sözünü dinliyorum🙂
Ancak demlendi..
Yeniden teşekkür ederim Sehat Bey,çok sağolun..
eh demlene demlene suyu kesildi neredeyse.. ama bence güzel bir şiirdi ve bir iki ufacık tefecik düzenleme ile beni bu zarafete ortak kılmanız onur verici Hatice Hanım...
şiir kesinlikle sizin duygularınız ve dolayısıyla da sizin...
tebrikler bir kere daha 👍
Peki🙂