Ayaklarım
Yürüsem
Bir tabur uygun adım yürüyecek benimle
Ellerinde çelenk
Bir tabut yürüyecek
Vatan borcunu ödeyen
Bir anne hüznü tazeliğinde
Eskiden
Kemikleri sızlatan bir marş gibi mangalarda
Bir tabur askeri coşturacak kadar gürdü sesim
Verdiğim tekmiller
Törenlerde okuduğum şiirler
Kuşları kaçıracak kadar yok şimdi bende ondan
Bağırsam gırtlağımda bir öksürük
Hiç bir yere varamayacak
Rüzgarın uğultusunda yıpranıp kaybolacak
Neden benim ellerimde gülüyor bombalar
Beyaz hırkasında kuşlar soluyor annemin
Beni döven annemin elleri ne güzel
Kimdi bilen var mı beni?
Geriye bana dahil
Yazgım ne kadar kara
Sırtımda yaşamak, altın bir semer gibi gösterişli
Ama ne fayda
Anlamayacağım bir mertek kafama vurmayınca
En sonunda
Çünkü suçlarım vardı
Günahlarım
Utançtan yapılma birer bağımsız dağlardı
Göğe bakmak güzel ama yüzüm yok
Yoldan geçen her çocuğa gülümseye bilsem bile
Kimse duymayacak biliyorum
Senin dışında
Benim ayaklarım
Çiçeklerin yanından geçerken cambazları bile kıskandıracak kadar güzeldi
Karıncalara güven veren bir sadelik ile yoğrulurdu her gece
Sabahları ise bambaşka acılara hayranlık duyardı
Vay beni ölümle baş başa bırakan bu dert
Nasıl bir derttir ki o bana şehri dolaştıran
Yürüyüşüm bir şeyleri anlatacak kadar cesur
Duruşum, ölümü zorlayacak kadar gürbüz
Stabil
İsyan çıkaracak kadar halktan
Yağmurun toprağa gizemi gibi hak'tan
Ayaklarım durmak için yorgun
Yüreğim
Eşi olmayan çoraplarım gibi delik deşik
Ömer Altıntaş
Bazı şiirler demleme demleme /dinleme dinleme okunmalı. Şiiriniz o şiirlerden. Sanki bir akşam üstü göğün karanlığına inat tüm yıldızlar daha da parlamaya başlamış, ve insanın göğünde / göğsünde bir ışık hüzmesi bombardımanı. Hiç kolay değildir aydınlığı aramak, bulmak ve ona bakmak. Yitirilenler, tüm acı ve hüzünlerden geçerek, onlarla yoğrularak. Bu lii