Ayna Çarpıntıları Ve Kayıp
Zil siyah bu dünyanın seccadesiyimdir ben artık;
Zulümlerini ve
Bir mahkum kaçağının korkusunu
rükû eder tel örgülü saçlarıma.
Ve ne vakit secdesinde ağlarsa pişmanlığı;
Islak cenazemdir
Tanrı'nın ona bağışladığı affın adı.
Ve yaşamak uğruna
şehit edilen düşlerimin
toprak yuttuğu ülke
Alnında mülteci damgası ile
Çaresizliğin hangi iç organ kıtasına sığınır?
Zaman suları
Nerede göğe doğru akıp da
Ne zaman
Işıldar sevinçli doğumlara
kuzeyin gösterişli yıldızları?
Ve sen cüret edebilir misin kayıp baba
Tanrı'nın resmini
?Huzur katili aranıyor' diye
ağaçların gövdesine asmaya?
Ve
Hasat mevsimimin üzerinden
epey bir dokunaklı rüzgar geçmişken,
huzursuz bir fikir gibi
zuhur edersem aklına;
Kör edici tüm sislerin beni anımsatan yanını
kokla!
Günahlarım geceleri şarkı söyleyen
sabah kuşlarının gagasında
kaldıracak iki elini
havaya!
Yani;
Adalet böyledir kayıp baba;
Şavkı ölgün;
Sesi çelimsiz ve tokmağı kırık.
Bu yüzden;
Şimdi izin ver sana bir masal anlatmama!
Günahımın gizini üryan;
intiharımı zaruri kılan
bir akşam güneşi süzüldü
mutlu sonumun arşından.
Rüyaların görülmediği uykulardayımdır ben artık;
Gecenin vakarlı saatleri düşer
ömrümün diğer bir yarısına.
Mazinin kemikten elleri ayaklarıma birer pranga!
Ne vakit koşmak istesem;
düşürür beni dilek kuyularına!
Ve ben eskirim,
kötü bir eserin eskiziyim
uzanırken bozuk paraların yanında.
Dudaklarımın örtüsü, bu kırmızı ruj
belirsizdir varlığım gibi
derin suların koynunda.
Ve yazık ki ihtiyarlığımın öyküsü kardeştir;
veda mektuplarındaki son sözün
acısıyla.
Çocukluğum
istasyonumun havasını soluyan
tek tren olmasaydı şayet;
Dumanını üflerken geçip gitseydi
şayet;
Yelkovanı telaşlı bir saat olurdum kayıp baba!
İçimde ölü bulunurdu her çocuk
defalarca!
Sarılırdı gökkuşağı bir şal gibi
kalbimin yaralı ovalarına!
Atlıkarıncaların nallarındayımdır ben artık;
Düzlüklerimin kıyısında en devrik cümledir
özgürlük.
Ve her ihtimale karşı
yaşam
yanında taşır intiharı;
Kaybolduğundan beri, baba
benim için daha uygun bir suikast yazılmamıştı!
Baba, baba!
İzle şimdi bu sahneyi!
Emrihak dudaklarımda kıvrılırken bir cenin misali;
Sırlara kasem olsun,
Tebessüm değildi onların hiçbiri.
hande karataş;
ilk okudum şiirinizi,diğer şiirlerinize bakacağım,
bu gibi ;el açıp okutursa, ne mutlu bana
ne mutlu şiirkoliğe
"ve yazık ki ihtiyarlığımın öyküsü kardeştir; veda mektuplarındaki son sözün acısıyla"
kutlarım
sevgiyle kalın...
Sağlam bir kurgu, İçine çeken durulukta dizeler..
Nicelerine..👍