Bahtsiz Bedevi Dilinden Hikayeler...
Kırmızıya boyanmış bir köşk içinde
Kan revan dizlerimde
Bir harabe dağların tepesinde
Ufkun ötesinde
Kırık camları, körelmiş bıçakları etimi gözlemekte...
O hep aynı dürüst rolünü oynayan sanatçı
Avuçlarında zaaflarım
Saçlarımı yolmuş göğüs kafesi
Aklımdan kan saçılır
Duvarları kırmızıya boyanmış bir köşk
Kaç kez tecavüz edilmiş hayallerime
Bir hayvan gibi arzuladı beni
Teslim olmamak imkansız yırtıcı dokunuşlarına
Rezil tüm duygularım
Kehanetlere
Kerametlere inandırılmış...
Bahtsız bir bedevi sahralarda yalın ayak dolaşan
Bir aziz gibi eteğine tutunmuş eller medet bekler
İleride seraplı gerçeklikler
Göğüsleri yeni tomurcuklanmış veletler
Çatlamış dudaklarından dökülen cümleler
?Terk-i diyar bu gönül yabani düşlere
bir benim; içine mahkum
kurtuluş yok bu zifiri karanlıktan
boğazıma yapışan sözcükler,
kalıntılar kum taneleri gibi dağladı gözlerimi
rüzgarlar her anıyı attı dibime,
bir seni dizginleyemedim şu iç kanamalı içimde?
Dinle tufanın sesi bu çalılıklara dokunuyor
Ürkütücü bu gece
Boyunduruk altında özgürlüğümün meşalesi
Bir damla su bile benden daha güçlü
Saçlarının arasından süzülen esinti
Kokun etrafa dağıldı
Kuru bir dalın çatırtısı sessizliği bozan
Ayaklarıma dolandı sürüngen mahluk
Başımda nefesimi dinleyen akbabalar ...
Hey!
Yalnız değilim ben!
Sesim bana geri döndü
Gölgem yankılanan sese çarptı
Yüz üstü koyun koyuna bir gece
Her şey bir yansıma
Yanılma...
Elimi uzattığımda güneş dokundu serçe parmağıma
Şafak tohumunu bıraktı yeryüzüne
Yüzyüze...
Sahte kelimeler yazdı mürekkep içinde boğulmuş güvercin kanadı
Kağıtlar daha icat edilmedi
Hayvanlar katledildi
Kasabalarda fermanlar verildi
İki taraftan bürülmüş bir deri parçası
İşte insanlığın yeni kitabı
Daha insanlık icat edilmedi...
Herkes meydanda ağırlandı.
Sağ başta bir kaç damarı kangrenli adam,
Yanında yamalı giysisi yarım aklıyla duran kadın,
Kalabalıklar...
Yüzü yere düşmüş genç,
Eğik bir baş sahibi bahtsız bedevi...
Göze çarpan uğursuzluğu...
Tellal susturdu her kesimi
Ve açtı fermanının ilk satırını
Hava kasvetli
Dudaklarında alaycı tebessümle aşağıladı okuyacaklarını...
herkes sanki tek ciğerden nefes aldı... verdi...
hep bir ağızdan sustular...
Ve...
Uzun bekleyiş...
?Siz düşkünler,
Biz soylular
Bir mezarda
Aynı toprakta
Aynı kapta
Aynı suda boğulamaz
Barınamaz!!!
Sizler tanrının zavallı misafirleri,
Bizler firavunun asil tohumları
Bu bir çelişki
Terk edin topraklarımızı?
11 satır 26 yıl...
Halk tek damla gözyaşı ve sessizlik...
Gök gürledi Tanrı konuştu...
?Siz firavunun aciz soyu,
İçinize suyu, toprağı dolduran benim!
YARGILANAN BENİM!?
Ürktü tellal,
Elindeki deriden kanlar saçıldı
?Bu korkunç bir büyü...
Konuşan Tanrı mı?
Azap nefesim kadar yakın mı?
İncecik ipten geçiş
Ayaklarım cehennem ateşi altında...
Tanrının tokatı alnımda
Siz soylular biz düşkünler...
Kesik başım avuçlarınızda
Çığlıklarım küllerimde
İleride kırmızıya boyanmış bir köşk içinde benim soysuzluğum...
Günahlarım boynuma zincir
Teller etime kelepçe
Sırtımdan asıldım
İnsanlık nerede
Sanırım benim unuttuğum yerde...?
"RESSAM Michelangelo Merisi da Caravaggio "Holofernes'in Başını Kesen Yudit" isimli resmine bakarkern hissettiklerimin şiirsel anlatımı..."
güzel bir çalışma tebrikler👍
şiir bu dünyada ne isek
ister fravun ister kral ister dilenci
ister sıradan bir insan
orada günahlarımız orada sevaplarımız kadarız
demek istemiş
Ürktü tellal, Elindeki deriden kanlar saçıldı "Bu korkunç bir büyü... Konuşan Tanrı mı? Azap nefesim kadar yakın mı? İncecik ipten geçiş Ayaklarım cehennem ateşi altında... Tanrının tokatı alnımda Siz soylular biz düşkünler... Kesik başım avuçlarınızda Çığlıklarım küllerimde
muazzam anlatılmış
ve duygular iyi harmanlanmış
tebrikler
inci uyanık
harikasın
yüreğine sağlık
çok güzeldi
👍👍👍
farklı ve güzel bir şiir olmuş tebrikler👍