Ben Şair Değil Hamalım
Sendelese iyi
Üstüne yıkılıyor güneş
Erkenden kara bir çocuk doğuruyor zaman
Kulağına akşam ezanı okunan kundaksız geceyi
Emziriyor süt anne ay
Oluyor bir sürü yıldızdan süt kardeşleri
Dörtlüklerimin dizeleri yamalı
Ayağında yırtık ayakkabı
Üşüyor cebinde saklı sözcük dolabı
Kara çocuktan daha gariban benim şiirim
Ben şair değilim
Ayazı demetler
Kar harmanlar buz taşırım
Soğuktan çıkartırım ekmeğimi
Eve doğru yürürken
Kaldırım taşları tek tek sökülür
Yüksekten sırtıma dökülür
Umudumun çatısı akar
Mum yanıp tükenmesin diye
Pencereyi açıp avuç avuç
Ağzı süt kokan gecenin ayışığını çalarım
Radyo yok
Yüzümde ki duvarda asılı dudaklarımı
Kaval yapar ıslık çalarım
Samanlı kağıttan sofrayı serer
Kış'tan başka mevsimlere yeminli yüreğimden
Bir demet ayaza bulaşmış
Kor olmuş mürekkepten kardeleni
Koyarım şiirimin eline
Hep ela gözü düştü
İçinde kırmızı elma yetişen mısralara
Komşumuz sonbaharın anası
Kahverengi eliyle ara sıra
Öksüz şiirimin saçlarını okşar
Gözlerinden sular savrulur yaprak misali
Niye çağırırsın beni
Bir şiirin karnını zor doyururken
Benden daha ne istersin
Ne ilkbaharına ne yazına nede güzüne
Yeminliyim
Ben şair değilim hamalım
Gelemem edebiyat
Varsın gariban kalsın
Çiçekli kelebekli imgeli olmasın şiirim
Siz şair değilseniz ben de Uğur değilim şair. Kitaplara sığacak hayatlar daha nasıl anlatılabilir ki şuncacık şiirde? Hem şairlik de gönülden gönüle duygu yüklü kelime taşıma hamallığı değil de nedir ki? Var olun. Saygılarımla...