Bi'n Parça Ben
Hiç ile Her'in akması gibi birbiri içine
Sol elim kopup gitti sessizce
Kelimelerimin itaatkârlığında köle oldum
Sattım insanlarımı, beni kelepçeledikleri o sükûnette
Melek ve şeytanımın tükürdüm yüzüne
İki arşın daha yalnızlık aldım
Yeniden can bulmak için hiçliğimde, uzandım bir sedyeye
Ölümün aşkına deldim bileğimi
Çöl değildi belki aştığım; ama kavurdu beni zan altındaki Hakk.
Hak etmek nedir?
Hak eder miydim bir tutam şefkati?
Hep aynı anının içine serpiştirdim taze anları
Ve bir kazan yemek pişti ateşin üzerinde
İçtikçe öldüm, öldükçe dirildim, dirildikçe de sarıldım kederime
Hayati tehlikenin kambur belinde doğdum yeniden
Ne küllerim vardı ne de yangınım
Kürtajımla yumuldum annemin ellerine
Fahişe yatağı gibi içim
Gelen geçiyor, geçen bırakıyor bir parça iz üzerimde
Düşümdeki hayalin esiriyim, çaresiz
Umudun en sevdiği cariyesi; benim iç'im
Her gece onun yatağında biraz daha vuruldum
Ve biraz daha düşürdüm hasretlerimi bir tuvalet köşesinde
Yalnız değildim ki ben hiç
Hüzünlerim vardı omuzlarımın üzerinde
Hare gibi parlıyordu ölüme olan aşk
Ölümüne susamaktı varlığıma, köleliğim
Yok edilerek bıraktım ayak izimi sokaklarınıza
Ve yok sayılarak yürüdüm yüreklerinizde
Bir parça ?ben' kaldı mı sol elinizde?
Ya da sustu mu rüyam gözlerinizin gerisinde?
Sevgili Safiye Samyeli,
Teşekkür ederim bolca. Sevgiyle.
-ve bi'n parça surele düştü yere gök-
Sanırım öncelikle girişten başlamakta yarar var.
"Hiç ile Her'in akması gibi birbiri içine"
Bu dize harika bir şekilde bağlıyor okuycuyu şiire. Bir diyalektik hakim dizeye. Karşıtın ötekine ihtiyacı kendini yok edeceğini bile bile...Ve insanlarını satan bir şair... Vurucu.
Ardından "Hilal Dikmen" kalemini her zaman olduğu gibi sakınmadan kanata kanata kullanıyor. Görmek istemediklerimizin evet görmediklerimizin değil görmek istemediklerimizin yanında yer alarak.
"Fahişe yatağı gibi içim"
"Umudun en sevdiği cariyesi"
Yine has imgelerle binbir parçayı topluyor kendinde. Başlık bu noktada belli ediyor portresini.
Final, sözcük seçimleri ile okuyucuyu yeniden kendine döndürecek cinsten.
Kendi yolunda sekmeden ilerleyen şair, tebrik ve teşekkürlerimle...
İmge deryası ama imge furyası değil.Kelimeler başıboş uçuşmuyor şiirin gökyüzünde.Bilinçli ve itaatkâr yerleştirilmiş bütün imgeler yerli yerine. Okuyucuyu ite kaka sürüklemiyor şair bir anlama,okuyucu kendi isteğiyle yalınayak dalıyor şiire ve içinde buluyor kendisini bir anlam denizinin.Tam ortasında,Asaf'ın yanıbaşında.Hatta Asaf'ın kayığını tekmeleyecek cesareti bile var şairin.Bu ne cüret ama!
Derken söz fazla uzuyor ama yine boğulmuyor şiir.Gereksiz bir satır bile bulamadım.Laf olsun diye söylenmemiş,ama hakikatlisinden laf olmuş. Laf değil,söz olmuş.Şiir olmuş.
Aralara serpiştirilen soru cümleleri okuyucuyu bir zihin hengamesine sürüklüyor,kaosa düşüyor okuyan o yüzden lâl oluyorlar ve favorilemekle kalıyorlar.Ben dirayetli bir okuyucuyum,ne şiirler atlattım,bunu da atlatırım elbet.
Hiç ile Her'in akması gibi birbiri içine Yoklukla varlık arasındaki o demir köprü,düşünmek.Birbiri içine akan hiç ve her meydana getirdiği selde kendisini boğar.Bu afetten en çok okuyucu zevk alır.
Teker teker anlamlandırmaya çalışmak uzun süreceğe benzer.Ben şiiri dudaklarıma paye edip gideyim.Saygımla.
yürek sesi bir serzeniş dökülmüş kaleminizden dizelere
kutlarım Hilal hanım ilhamınız bol olsun sevgiler.