Bir Olta Ve Cam Kova
sabun köpüğünden bulutlar yaptım gökyüzüne
duvar dibindeki sarmaşıktan da bir merdiven...
hıdırellez geceleri,
çıkıp oturuyorum bulutların üzerine
elimde bir olta ?misinası pamuk ipliğinden-
yanıbaşımda cam bir kova...
gül dallarına bağlanan unutulmuş dilekleri,
usulca topluyorum kimseler görmeden
yakınlarda bir deniz varsa, ona
yoksa kovadaki deniz suyuna,
daldırıp çıkarıyorum...
arada,
çok sıcakladığınızı hissedersem,
kovamdan su serpiyorum üzerinize
nisan yağmurları gibi ağrısız...
bir cemre buluyorum bazen
toprağa mı suya mı bilmeden,
-üzerime vazife değil ama-
yolluyorum dünyaya zamanlı zamansız...
bazen canım sıkılıyor yapayalnız
bir dost arıyorum haliyle...
eğer geceyse,
ve yakınlarda yanıp sönüyorsa birkaç yıldız,
anlıyorum ki sohbet ediyorlar
asılıyorum küreklere,
-söylemeyi unuttum zeytin dallarından küreklerim var-
asılıyorum,
ve kulak kabartıyorum yıldızların sohbetine
ben de üç-beş kelam ediyorum sahici ve riyasız...
bazen üşüyorum rüzgar esince
kovamdaki suyu boca edip,
-af buyurun ama- başınızın üzerine
dolduruyorum içine rüzgarları...
gülmeyin!
hem üşümüyorum, hem de saklıyorum onları,
sımsıcak bir yaz için
nasıl serinlediğinizi sanıyorsunuz yaz ayları...
bazen bir dua takılıyor oltama,
ya da belli belirsiz bir hayal...
toplayıp koyuyorum benimkilerin yanına
olur ya,
bir melek geçerse yanımdan hasbel kader
iliştiriyorum bir parça pamuk ipliğiyle kanatlarına
kimbilir,
belki kabul olur belki de uçup gider...
ben,
bir gece vakti,
bazen bir öğlen,
bazen akşam üzeri...
zamanlı zamansız
oradayımdır,
yukarıda...
ne zaman sıkışırsa başınız,
bir hayal kurun,
bir dua okuyun
ya da bir dileğinizi yazıp kağıt parçasına,
gül dalına tutuşturun...
Hayal, Dua,
Yaşamak için ilaç gibi değil mi sevgili dost.
Tebrikler.