Bir Utanç Vesikası
-Bir şiir çıkar mı buradan?
Bilmem ki bir okunsun hele önce...-
Koş Asım koş
Bak duman yükseliyor
Bizim kapının eşiğinden
Nesimi’ye de seslen
Bir altta yatan Muhlis Akarsu’ya da
Ah Metin Altıok duydu mu ki feryadı mı
Hey hey hey
Bakın buraya lütfen
Perdeler de tutuşuyor
Sen Carina Cuanna
Pet şişe bardak ne bulursan
Bir koşu banyodan su getir çabuk
Menekşe menekşe
Bakma öyle şaşkın şaşkın haydi
Komodinden yatağa sıçrıyor ateş!
Hey sesimizi duyan yok mu?
Öhö öhö
Duman yakıyor ciğerimi
Nefes alamıyorum Muhibe
Yetiştim yetiştim
Belkıs Serpil Gülender abla
-oğlum burada ne işin var parmak kadar boyunla!-
Doğru ya
Çocuklar da vardı değil mi
On iki on beş on yedi on sekiz yaşlarında
Kaya oğlum
Menekşe ablana
Suni teneffüs yap boğuluyor!
Yazık ya kıza daha on beşin de
Biz haydi neyse vardık yolun sonuna
Onlar ki daha hayatlarının baharlarında
Of yâ
Erdal beye haber verdiniz mi
Uyuyor mu? Kaldırın yahu Madımak çığlık çığlığa!
-Hey sen okuyor musun-
Bu bir utanç vesikasıdır
Şuurunu vicdanını insanlığını yitiren
Rayından çıkan binlerce yobazın had bilmez densizliği.
-Biliyor musun okuyan-
Şu an kendimi
Hiç acımadan yakılan
İskenderiye kitaplığı
Yağı için
Denizler de vurulan
Yüzlerce hatta binlerce balina
-Ve erkek kız demeden-
Körpecik bedenlerine dokunup
Yatılı yurtlarında tecavüze uğrayan
O dövülerek korkutulan çocuklar gibi hissediyorum...
Hey
Herkes indi mi lobiye
Sait nerede Asaf?
Ya Menekşe
Koray Koray nerede?
Ya o çok narin zarif kız Belkıs
Başaramadılar Uğur bey
Malum daha minicikti ciğerleri
Nasıl dayansın o ipekten bedenleri!
-Dışarıya mı çıksak?-
Ne mümkün Erdal'cım
Gözü dönmüş on binler var sokakta
Ne çıkmak çözüm ne kalmak
Haydi
Çıktık diyelim
Çıksak ya linç ederek
Ya da kalsak
Komodin perde abajur gibi
Bedenimizi tutuşturup yakarak öldürecekler!
-O geceye dair-
Ne düşündüler acaba?
Anlattığım gibi bir telaş mıydı
Yoksa sevdiklerinden ayrılmanın verdiği panik mi?
Bence
Hem telaş hem de panik!
Ve ayrıca büyük bir hayal kırıklığı.
Düşünsenize
Koca bir orman
Kitap olma uğruna
Kesiliyor biçiliyor işleniyor
Ardından bizlerin kalemleri altında
Madımak ve otuz beş canı anlatabilmek için karalanıyor!
Sonuç?
Kifayetsiz kalan
Çığlıklarını asla duyuramayan
Koca
Bir utanç
Miras kalıyor hepimize...
3.7.2020
Not: Değerli Edebiyatla seçki kuruluna
Bu eserimi güne taşıdıkları için her birine
Ve ayrıca yorum ile beğenilerini bırakan tüm gönül dostlarıma
Ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Diri diri yanmayan bilemez, dumandan soluksuz kalmayan hissedemez. Ama anlayabildiğimiz kadarıyla ancak bu kadar yaşayabiliyoruz bu acıyı. Utanç vesikası ne kelime, yüz yıl geçsin üzerinden asırlık lanet olarak hatırlanır. Tebrik ediyorum Adnan bey. Güzel bir anlatımdı..
Hani deriz ya ateş düştüğü yeri yakar diye. Ama her zaman öyle olmuyor demek ki. Çünkü bu ateş yiyen canların hanelerine değil sadece, milyonların yüreğine düştü düşeli hiç sönmedi. Hep kor dolu o yürekler... Hep...
Ve sen dostum bu şiirle o ateşi harladın. Çok etkileyici çok... Okunup geçilmiyor, yaşatıyor şiir. Ateş tenimize değiyor okurken, duman genzimizi yakıyor, alnımız terliyor, tek serinlik akan gözyaşımızdan... Ama o da yangını söndürmez biliyorsun. O ateş alan tülü görüyorsun mesela. Ya da ne bileyim işte, o yavrucakları, o yeri dolmaz, yılların birikimiyle var olmuş o eşsiz değerleri tutup çekmek istiyor insan.
Çok yüksek bir empatiyle yazmıssın dostum. Biz bunları hissetiysek okurken, sen yaşayarak yazmışsındır diye düşünüyorum.
Varlığın ayrı bir güzellik şu çivisi çıkmış dünyada. O hassas, güzel ve dirençli yüreğine selam olsun... Sağlıcakla kal...