Bir Yalan Kadar Gerçekti Seni Sevmek, Yalansız Ama Gerçek
Mutluluk tablolarıydı yüzümüzde ki,
En çok da sarıya yakışan gülmelerimizle....
Ayrılık senaryoları yazılmıştı adımıza,
Sayfalara sığmayan tüketilmemiş bir ömür içinde,
Yüzdüğümüz bir yokluk deniziydi,
Taşlarında gri yosunların parladığı.
Her sevdalının yürüdüğü yollara serpilmişti,
Beyazdan siyaha çarpan gölgeler...
Bir çocuk gülüşü düşüyordu dudaklarıma,
Şefkatli ellerin esiri olmaya niyetim yoktu,
Üstelik yarım kalmış bir sevdaya biçerken umutlarımı.
Yarın olur,
Güneş yine aydınlatır ümitlerimi,
Sonra suya düşer filizlenirler başucumda,
Ve beyazlarıma düşer karanlığın kirli suskunluğu..
Sen gidersin,
Kaçarsın bu limandan,
Kenarına ayrılık yazılmış bir sandalla,
Ve hüzünlerim dalgalandırır denizleri,
Bir gözyaşım düşer, rüzgarlarım savurur saçlarını....
Suskunluğuma boğuluyorsun yine,
Kapatıyorum hayalini parmaklıklar ardına,
Bir mapus sancısı olup vuruyorsun bedenime,
Oysa ak güvercin kadar özgürdün sen,
Dağıtıyordun tüm sevinçlerini,
Ve ben saklandığım karanlıklardan koşarak çıkıyordum...
Çok geç,
Sana gelmek için,
Ve dağıtmak için saçlarını eylül rüzgarlarında,
Adını koyamadığım,
Ya da,
Koymak istemediğim bir yabancıya benziyorsun,
Yüzünden kaybolmuş sevinçlerin,
Aynasını arıyorsun bende,
Ve ben bu şehir kaçmalarına bir yenisini daha ekliyorum,
Trenleri kovalıyorum ardı sıra,
Tanımadığım tenlere sığınıyorum gece yarıları,
Ve Gündüzlerim de yabancılaşmış gerçeklere karışıyorum ...
Şimdi boşuna değil,
Kah gülmelerime ve sevinçlerime küsmüşken
Dilimden düşmeyen adını silmeye yemin etmelerim...
Bir yalan kadar gerçekti seni sevmek,
Yalansız ama gerçek...
Ufak bir şey daha söylemek istedim, başlık biraz daha kısa olmalıydı bence
Bir martı sesi düşürdü aklıma şiir bir de dalga, katatıp gözlerimi dinlemek sadece...