Çakıl Taşları
Bir gece avuçlarıma koysalardı
tüm yıldızları gökyüzünden toplayıp
Hepsini saçının tellerinin ucuna bağlardım
özene bezene tek tek
Sonra karşısına geçip
gözlerine dalardım
zamanı yudumlamak için ,
Kadehimde kırmızı şarap ,
kulağımda eskimeyen bir şarkının nağmeleri ,
Ellerimde tuttuğum yalnızlığı
çöp bidonlarına dağıtırdım sokak sokak
Aç bırakılmış kedilerin önüne atardım örneğin ,
bir daha geri dönmesin diye hiç ,
Islak sonbahar yüzüme vurduğunda
ağlamazdım seni beklerken belki
Umut düşlerdim yarınlar için ,
en sevdiğin şarkıyı söylerdim mırıldanarak ,
Çağlayan ırmaklar ,
ötüşen kuşlar ,
yamaçlarda eriyip hızla aşağı düşen kar
Tanığımız olurlardı imza atmadan ,
kanat çırpardı sahilde öpüşen tüm martılar .
Düşünsene ,
ay ışığında yürüdüğümüz o karanlık geceyi ,
elini tutamadan
Yokuş aşağı inerken koşarcasına ,
ayağımıza nasıl da dolanmıştı çakıl taşları
Daha o zaman söyleyecektim sana ama
beceremedim işte ,
seviyordum oysa
Çoktan içime düşmüştü gözlerin ,
biliyorum yangın yerine dönmüştü yüreğim
Kim bilir belki fark etmiştin de belli etmiyordun ,
naza çekiyordun kendini..
Şimdi aklıma geliyor neden sendelediğin ,
önüne bakmıyordun yürürken sen
Acaba benim tutulmuş dilime mi takılmıştın yoksa ,
yoldaki çakıl taşları yerine ?
Neler bulup çıkarıyorum önüne gördün mü ,
duy ve hisset , ne çok şey yaşamışız ?
Farkına yeni varıyorum daha ,
zamanı paylaşıp havuzlu çeşmeden su içtiğimizin,
Aynı havayı koklayıp ,
renk renk çiçeklere birlikte baktığımızın..
Masanın bir tarafında sen ,
öte tarafında da ben ,
aramızda isli yanan mum
Ben anlattıkça sen dinliyorsun ,
sen anlattıkça ben dinliyorum
saatler boyu
Başka gezegende sanıyorum kendimi ,
çoktan kopup gitmişiz oralardan
Garson gelip ?bir isteğiniz var mı ?? diye soruyor ,
işte o an birden uyanıyorum ;
Sıcacık gülüşün var ya ,
bir bilsen nelere değer ,
yalnızca onu , hiç unutamıyorum .
Eğer günaydının olacaksam her sabah ,
hiç uyumaz nöbet tutardım başında
Kır çiçeklerinin kokusunu doldurup avuçlarıma ,
senin yastığına serpiştirirdim
Pembe manolya yapraklarından yorgan yapardım
üstünü örtmek için gecelerce
Seni sevmeden yaşamaktansa ,
dünyaya hiç gelmemeyi tercih ederdim ben..
Tut ki öldüm sana doyamadan ,
tut ki kapatıp gittim gözlerimi bir gün ansızın
Meleklerin suratına bile bakmazdım ,
orada bile yalnızca seni düşlerken ,
Sakın unutma ,
seni çok seviyorum ama
çağırmazdım yanıma öyle hemencecik ,
Yine de sağlıkla yaşamanı dilerdim ,
sensizliğimin kapısında
özlemle seni beklerken .
08 / 2009 SIĞACIK
sıcak ve yumuşak bir üslup...kurgusu da sade ve sıcak, iğnelemeden ,incitmeden güzel bir sitemli özlem,bel ki de serzeniş gizliden... biraz da giz kalsın bence; tadı ve anlamı biraz da anlaşılmayan yerinde...tebrik ederim ağabey...
çıplak uykular,tutsak edilen duygular karışır göz dibindeki karanlığa sancılı düşler kurulur aydınlık yarınlara..
insan ancak yaşadığı şeyi yazabilir içerden ve dokunaklı
tebrikler👍
sevgiler selamlar👧