Çarşı
Düş altı çarşısı
Sokak taş dar bir geçit
Duvarlarını bolomine kahvesi boyadılar geçen hafta
Yolun iki kıyısında uzanan küçük dükkanlar
Bir yaşam patiskasının kanaviçeleridir
Başka başka çiçekler açan
İlk dükkan şair Behzat'ın
Ondaki her acının her yanılgının
Kokusu sokağın başından hissedilir
Kapıdaki çanı yumruklarım
'Günaydın Behzat günaydın'
Behzat'ın yüzünde yine dünden kalma matem
Ve hatta önceki günlerden
Bir tabutu omuzlarında taşırken
Bir dağın nasıl eridiğini görmüştük geçen yaz
Koca bir cüssenin un ufak oluşunu
Şimdi bir deri bir kemik
Kahvesi ve sigarası ve günde tek öğün yediği iki lokma
Nasıl tutuyorsa ayakta...
Öylece dimdik ayakta işte
Nasıl dik durulursa.
Acının çocuğu sedirin üstünde kırmış dizlerini
Sabah şeriflerin hayırlı ola
Tebessüme meyil bir yüzde
Acının dansı
Günaydın Algın
Bak son şiirim
Sesi yükselir semaya
Sesi yerin bin kat altına
Sesi sevdiğinin ruhu nazenini yaralar
Sesi Tanrı'nın dilek kapılarını aralar
'Beni de al yanına'
kanayan şiirler dört nala şahlanır.
Şiir biter
Behzat biter
Gözlerinde akını yağmurların
Dokunamam elmacık kemiklerine
Ağlama diyemem
Yaşımı seline hibe eder
Bende susarım
Bende ağlarım
Ne amin diyebilirim
Ne yazma bunları
Ne sabır dilerim bu zehirden sızma acıya
Behzat dikkat et kendine der
Başımı eğer çıkarım
Gözlerim gözlerinden bir kibrit lavı alır
Yarınlarıma taşırım...
İkinci dükkan Ebruzen Bestami Abi'nin
İkinci günaydınımı bağışlarım
Koyu kahve ahşap masanın üzerinde
Kaybolan Alzheimer hastası annesinin resmi
Ne sağı gelmiştir ne ölüsü yıllardır
Bestami?nin ciğerlerini çürüten nemin adı anadır
Kaygıdır
Acısının kokusu yüzünde sesinde buğulanır
Anacım günaydın der
Ona da göz kırpmadan geçmem
Onun matemidir bu mekan
Acının gülen yüzü duvarla da salınan
Fındık kabuğunda demlenmiş çaydan bir bardak
Bardak ince bellisinden
İki lafın da belini kırdıktan sonra
Teknesine dökerken yaşamın öz suyunu
Gel bakalım Algın hadi Bismillah
Tekneye ilkin gözlerim düşer
Sonra sol yanımdan bir şeyler akın akın
Sonra taba kırmızıları
Çivit mavisi
Ümitler dualar hem hal olur
Akan su yatağını
Duran su menzilini bulur
Teknemiz ümidin resmini döker kağıtlara
Algın der 'gülmek ne kadar yakışıyor sana
Hep gül ama Allah var unutma'
'Alnında ak alnında seccadenin nuru ile yaşa.'
Ben başka makamdan bir tebessüm ile sallarım başımı
Eyvallah abi eyvallah...
Ebrumu kaptığım gibi çıkarım kapıdan.
Bakırcılar var burada
Ve dilimde çocuksu bir tekerleme
'Alnından öptüğü bakırları gülümseten ateş
Gel hadi benim yüreğimin orta yerine de yerleş '
Ahmet Amca gülümser elinde bir sahan çeviriyor külde
Alnındaki boncuklar güzelleştirirken yüzünü
Hayırlı sabahlar Algın kızım der
Hayırlı sabahlar amcacığım.
Kamil abi topaç yapıp satıyor
Dil maşallah fırıncı küreği
Topacın efsanesini anlatırken o
Kim geçse yanından biri beşi paralıyor
Her sabah aynı tebessüm aynı cümle ile selamlaşıyoruz
Günaydın Algın sana topacın hikayesini anlatayım mı
Yok abim sağ olasın ben kendi ömür topacımın hikayesini çevirmeye gidiyorum...
Burası
Gülse Teyze'nin
Annesi çok acı çekmiş zamanında kızının adını Gülse koymuş
Gözlerinin altında hüznün izleri nakış nakış
Kızını gavurun oğlu alıp kaçmış
Giden gitmeyi bilir bir daha hiç arayan soran olmamış
Kocası da bırakıp gidince onun diliyle /zillinin tekine/
Gülse'nin yüzünde gülmenin kalmamış zerresi
Gözleme yapıp satarak kalırken hayatta
Eski radyonun bilmem hangi frekansından sızıyor o kan damlatan şarkılar
Bir çay bir gözleme alırım
Ana ya beni yanına çırak alsana derim
Elimi tutar sıkıca
Gözleri nemlenir bakmadan anlarım
Gözyaşının da bir rengi bir kokusu var
Bakmadan görülen
Öperim avuç içlerinden
Ekmeklere sevgimden kat der ayrılırım
Burada kilimciler dokumacılar
Onları pek tanımıyorum
Başka şehirden gelip yerleşmişler
Ama tebessümümden dağıtırım
Hayırlı sabahlar hanımlar beyler
Rabbimin en güzel günleri sizin olsun derim
El sallarlar
Sağdaki dükkan Ecevit'in ne zaman göz göze gelsek
Gözlerinin çukurlarındaki karanlık
Bir deli maviye döner bir tuhaf aydınlık
Korkarım
Dükkan ayrı bir alem
Boncuk örgüleri ve el işçiliği ahşaplar satıyor
Girince çıkasım gelmez
Hayırlı işler Ecevit
Hayırlı işler tebessümün kızı der
Bakmam gözlerine ama gülümserim en çingenesiyle...
Şu perdeci Nail Abi ve Terzi Naibe'nin dükkanı
Karşı karşıya
Bir kırık aşk hikayesi
Ve küsler yıllardır
Herkes bilir bu sevdayı ama kimse sormaz söylemez
Be heyt çifte kumrular
Sabah şerifleriniz hayır ola derim
Nail Abi gülümser
Naibe ters ters bakar ağzının kenarı dilinin ucunda siniri
İki aşık dükkan
Vitrinlerinde sevda salınan
Şu küçük çay bahçesi ile ikiye bölünüyor şehir
Bahçenin ayak ucunda asırlık çınarların ardına saklanan
Bedevi türbesi
Kum dargın
Çöl yorgun
Yere düşmüş gümüş lira
Bir tın sesi yankısını bulur kumlarda
Bakışlarım tura yüzüdür
Yazıya aldırma...
Dilek ağaçlarına iki mendil adar
Bakışlarımın kırsalına tüneyen uğursuz kuşların
Yuvasını bozarım
Başımdaki kar'ı kürerim
Efkarımı rüzgara satarım
Derim güzeldir yaşamak aldanırım...
Aldanırım...
Ümidin mendillerini birbirine yamar
Duanın ak iplikleriyle dikerim
Ne zaman gelse gece
Üstüme çeker titrerim
Kimsesizlikten öte yoktur bozgun bilirim
Ve her bozgun sonrası dirilir ümitlerim
İki kırık dizimi omzuma alır
Çadırım eteklerinde mutlu mesut dağlar düşlerim
Yakarım geceyi ayak uçlarından
Güneşlere yükselirken sesim
Karanlığa rest çeker en delikanlı yanım
Acının yamacında asılı kalır bakışlarım
diyordu ki bir şair
Tebessüm saklıyormuş acıları
Ömrümün dehlizlerine kaktüs karanfil fidanlarım
Yüreği çöl olanın gül biterse bağından
Bekle Algınım bekle
Acının toprağından siyah güller boy sürer bir gün
Seçki kurulu ve Şiirkolik ailesine teşekkür ederim.
Gune dusen siiri kutluyorum. Kale.minize saglik
bekle Algın bekle, değil siyah güller alı al moru mor şen şakrak sabahlar doğar belki de...
sevgimle canım. 👧👧