Cengaver...
Bir şimşek çaktı
Bilinen zamanın ötesinde...
Ve... Şimşeği yakalayıp
Kuşandı beline Cengaver,
Kararlı ve kendinden emin...
Sonra yıldızları toplayıp
Mavzerine sürdü bir bir
Kurşun niyetine...
Şimşek bakışları deldi geçti
Kör karanlığın umarsız sinesini...
Dolunay'ın gözleri doldu
Bağrı yanık bir ana şefkatiyle...
Zaman'la savaşta kurban verdiği
İlk cengaver değildi bu...
Ve son da olmayacaktı,
Dolunay biliyordu...
Rüzgardan postallarını bağlarken
Gözlerini kamaştırdı Cengaver'in,
Dolunayın uzattığı güneş kılıcı...
Ürktü bir an Cengaver, yüreği daraldı...
Benliğinin en ücra köşesine
Gelip kuruldu garip bir ürperti...
Boğazında düğümlendi bir hıçkırık...
Göz pınarlarına dolan yaşlar
Birikti... Birikti... Birikti...
Yol bulup süzülemedi
Kara yağız yanaklarına....
Dolunay son bir gayretle yutkundu:
?- Al bu kılıcı Cengaver!...? dedi...
?- Senden öncekilerden esirgemiştim;
Zira taşıyamazlardı,
Bilirdim... Lakin
Artık ben de yoruldum
Yaşlandım...
Al bu kılıcı Cengaver!...
Al ve Zaman'ın hoyrat
Hükümranlığına artık son ver!!!?
Buz kesen elleriyle
Şimşeğin üzerine kuşandı
Göz kamaştıran güneş kılıcını...
Son bir defa bakamadan
Dolunay'ın nemli gözlerine
Yaydan fırlayan bir ok gibi
Mahmuzlayarak atını
Yola çıktı Cengaver;
Zaman'ın aç kurtlar gibi uluduğu
Sonsuzluk Ovası'na...
Bulutlar karardıkça karardı
Yüklendikçe biriken göz yaşlarını...
Ve fırtınalarla kudurdu denizler..
Gökle yerin birleştiği çizgide
Biledi yedi başlı kılıcını Zaman;
Tuzağına düşecek yeni avın sevinciyle...
?- Zamanın hükümranlığı sona erecek!...?
Diye söylendi Cengaver;
Yıldırımlar sürüklenirken peşinde...
Sonsuzluk Ovası'nı kaplayan sisleri
Bir kağıt gibi yırtarken şimşek bakışları
Sadece susuyordu Cengaver...
Dolunayın sözleriyle
Öfkesini biliyordu durmadan...
Zaman; kazanacağı zaferden emin
Gelip dikildi karşısına...
Yedi başlı kılıcı
Yedi kere yandı söndü...
Aldığı taze canların ışıltısı
Pırıl pırıl parlıyordu
Hoyrat bakışlarında...
?- Gel!...? dedi hırlayarak
?- Eceline gel!!!?
Yedi başlı kılıcını savurdu Zaman;
Yedi ayrı fırtına koptu...
Yedi ayrı yıldırım
Iskalayıp geçti başının yanından...
Hiç istifini bozmadan
Sadece gülümsedi Cengaver...
Zaman kudurdu hiddetinden
Bir daha savurdu kılıcını;
Yedi koca dağı
Söküp attı yerinden yedi başlı kılıç
Ortalık toz duman...
Cengaver'in şimşek bakışları kaynadı
Ve ince bir kan sızıyordu miğferinden...
Bir anda güneş kılıcını sıyırıp kınından
Heybetiyle yakarak Sonsuzluk Ovası'nı
Savurdu var gücüyle Zaman'ın boynuna...
Keskin bir feryadın ardından
Yedi başlı kılıç
Yedi ayrı parçaya bölündü;
Zifiri karanlığa büründü Sonsuzluk Ovası...
Bir bir boşalttı mavzerinden
Yıldızları Cengaver...
Sonra güneş kılıcını
Fırlattı havaya elinden
Bir anda aydınlandı Sonsuzluk Ovası...
Yedi başlı kılıcın düştüğü yerden
Yedi ayrı ağaç yeşerdi...
Önce ?UMUT? boy verdi
Ardından ?SEVGİ? uzattı kollarını güneşe doğru
?SAYGI? doğruldu sevginin yanı başında
?HOŞGÖRÜ?nün dalları yeşerdi usulca
?SADAKAT? utangaç bir tavırla kaldırdı başını
?İYİNİYET? hoşgörünün gölgesine sığındı
Ve ?GÜVEN? sardı kollarını hepsinin etrafına...
Hayat gerinerek başladı yeni bir güne...
Ve Cengaver'e göz kırptı
Dolunay, gizlendiği köşeden...
Muzaffer bir asker edasıyla
Cengaver hem şaşkın hem mutlu
Bir mayıs sabahı yeni sürprizlerle
Doğan güneşle açtı gözlerini...
Yafff çok hoş olmuş gecenin şu saatlerinde zevkle okudum. Yüreğinizdeki cengaver'e saygılar👍👍👍
bırak kanasın bir kenarda o resim... önünde yeni tuvallerin var ya... belki gün gelir bir fırça darbesiyle silinir o resmin kanayan yanları da...
ha gayret... sen bilirsin resim yapmayı... ve en güzel resimlerin yüreğinde saklı olduğunu da biz biliyoruz ya!...
senin destanın olsun (mu)bu... belki bir mayıs (hayır bu eylül) sabahı sen de gözlerini yeni sürprizlerle doğan güneşe aralarsın... olmaz mı?
sanki bir destan,kahramanlık öyküsü okudum..şiir değil değil yaşam okudum mısralarda...yüreğine sağlık👍
aslında hepimiz, yüreğinin en ücra köşelerinde de olsa biraz cengaverlik taşımaz mıyız?
belki de ondandır herşeye rağmen şiire ve hayata tutunma çabamız...