Çobandır Kuşlar
Ay doğar bu yorgun şehre
(g) öksüzdü denize düşerken ay
sanki taş atar denize gece
balıklara çobandır suda martılar
Uykusuz bu şehirde yanıyor gece
aşkları yağmurlu bakışlar yorgun
biziz serinlik bu ateşten şehre
aylı bir geceye olalım rüzgâr
Meğer sen güvercin, ben balıkmışım pulsuz
sen suda ben havada kaldıkça ölüyoruz
yoksa ay şehre mıh gibi çakılı da
denizin üstünde biz mi dönüyoruz?
21 . 07. 2007- Antalya
Meğer sen güvercin, ben balıkmışım pulsuz sen suda ben havada kaldıkça ölüyoruz yoksa ay şehre mıh gibi çakılı da denizin üstünde biz mi dönüyoruz?
ne kadar kısa ve ne kadar derinnn... 👍
içtenlikle kutluyorum...
Geçte olsa okudum... okudum... okudum...
Sizden çok şey;
ÖĞRENİ/YORUM😌
şiire gec kalmışım ustam...
affola...
şiir okumak istemısım demekkı aksam ustu..
alacagımı aldım ve gıdıyorum..
kutladım usta...
İşte burada şairin duyumsadığı özlemi yıktığı yerdir asıl olan. Şekli ve şemail kendine hastır.
Bellek yapısı ve niteliği bakımından, işlevi yönünden ikiye ayırmıştır. Birincisi gövdeye bağlı, sürekli yinelenmelerden oluşan, kendiliğinden sürüp giden bir işleve dayanır, ikincisi ise anıların imgeleriyle ilişkilidir, "salt bellek"tir. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bilgiyi sağlayan yetinin yaşamdan ayrılması olanaksızdır. "Salt bellek"i de bu yaşam bağlantısı içinde görmek gerekir, yaşamla olan bağlantı "yaşam kuramı" ile "bilgi kuramı" arasında içten bir ilişkinin bulunduğunu gösterir, bu şiirde olduğu gibi.
kaleminizin izindeyim...
Şiirin eşref saati...
Şiiri okuduktan sonra gördüm ki, tarih geçmiş bir temmuz ayından, hani yazın en güzel dönemleridir. Yer olarak da Antalya olunca daha çok şiir farklılaştı aklımda. Temmuz ve Antalya şiir bambaşka olmalı diye düşünse de insan, şehrin en cıvıltılı ve kanının kaynadığı dönemde yorgun kılan ne olabilir ki, şairin kendinden başka. İç dünyasını olduğu gibi tabiata yaslayarak yaşadığı hüznün duygusu. Ne gök bırakmış ne deniz. İçindeki sıkıntıyı resmederken denize attığı taş havadaki martılar, güvercinler...
Şairin şiiri bilgi kuramıyla bağlantılıdır, bilginin kazanılmasında başlıca kaynaktır. Felsefesinde sezgiye dayanan yöntemin uygulandığı en önemli alan bilgi sorununun ortaya çıktığı yerdir. Ona göre bilgi kuramı belli bir ölçüde ruhbilimin ilgi ortamına girer. Bu ortamda bellek kavramıyla karşı karşıya gelinir. Kısaca şair içindeki hüznün dizelere yansıtmasında seçtiği yolda toprak hiç şekillendirilmemiş sadece deniz ve gökyüzüne dayanarak yazmıştır bunun etkisi de bulunduğu yerin denize bakan kısmından yararlanmıştır, oysa diyeceksiniz ki denize sırtını yaslamış Toros dağlarının uzantılarından Beydağları gurubuna kadar bir dağ sinsilesi var ona ne oldu. (1)