Çok Çirkin
Öyle çirkindi ki yüzü
Korkuturdu görenleri
İnsanları ürkütmemek için
Başını eğer de geçerdi.
Defalarca şahit olmuştu
Ona bakıp apansız çığlık atanlara
İğrenti ile yüz çevirenlere
Ama ne yapsa ki
O yüz onundu.
Hey Sen! Utanma! Bak gözlerime!
Sen çok büyük bir yüreksin.
Hepimizi ezer de geçersin.
Sen bir Aynasın!
Bizim bakmaya cesaret edemediğimiz
Çirkin yüzümüzü yansıtıyorsun..
20.07.2008
👍 Harika bir anlatım. Çirkin yüzümüzü yansıtıyoruz çoğmuz. Bir özeleştiri yapmak ve herkesin kendini sorgulaması gerekir. Cesur bir anlatım, riyasız ve gerçek... Kutlarım.👍
İkinci bölümde ise şairin bakışı var. Gerçekleri kolay kolay kimsenin kabullenemediğini ve kabullenenlerin de yürek ve cesaret sahibi olması gerektiğini söylüyor şair. Ama asıl vurucu olan anlam ve anlatım son dizeler saklanmış. /Bizim bakmaya cesaret edemediğimiz Çirkin yüzümüzü yansıtıyorsun.../ Bunların bir üst dizesinde de â??ayna' sözcüğünün yüküne güvenmiş kalem. Demek ki herkesin kendine ait bir aynası var; ama ona ne kendi bakıyor ne de başkasına anlatıyor!.. Görmüyor, göstermiyor kimseye! Asıl çirkinliğin yüzde değil, yüreklerde olduğunu söylüyor yazan kalem! Ve ben de katılıyorum şaire de şiire de.
Tebriklerimle.
Dil, her toplumda en önemli rolü kendine biçen değerli bir elamandır. Günlük yaşamda ve her alanda var olması, her soluk alışında biraz daha güçlenmesi bunun en güzel kanıtıdır. Dil, kültürel yönlendirmeyi yaptığı gibi, iletişimdeki en güçlü araçtır. Bu gücü kullanan kişinin gücünün ölçüsüne bağlıdır; o dil, dilde ne kadar güçlü ise dil de o kadar gücünü sunar. Sohbette, romanda, öyküde... Ve şiirde. Şair kullandığı imgeler ile; ya da anlattığı olay ve de tarzı ile dünyaya bakışındaki şartlardan farz olanı, isteyerek ya da istemeyerek katar şiirine.
Neden ve nasıl yazıldığını belirtmiş şair; ancak bunu görmeden şiire bakmak gerekir bana kalırsa.(ki ben bu tür açıklamalara her zaman karşıyımdır, okuru yönlendirmemeli ve şiirle onun arasına girilmemeli.)
Şiirle bir olup şairi aramızdan attıktan sonra... Birinci bölümde gerçeklerin kaçınılmaz olduğunu; ister güzellik ister ise çirkinlik olsun, sahibinde açıkça durduğunu söylüyor dizeler.
Hayat vurmuş dizelere
Gerçekler vurmuş
Yüzleşmeye korktugumuz...
Etkileyici bir şiirdi
Tebrikler hanımefendi
Şiirde çizilen yüz bir Quasimodo' yüzü. bakışınız ise Victor Hugo'ya benzemiş. Bir Roman üç beş dizeye sığdırılmış.On dört yaşında iken Notre-Dame'ın çancısı olunca, çanlar kulak zarını patlamıştı; sağır olmuştu. Kusursuzca gelişmiş olan gücü kötülüğünün ayrı bir nedeniydi. Aslında Quasimodo'nun kötülüğü doğuştan değildi. İnsanlar arasında aşağılandığını, horlandığını görmüştü. İnsan ağzından çıkan her söz onun için bir alay ya da bir lanetti. Büyüdükçe çevresinde yalnızca kin bulmuş; genel kötülüğe o da katılmıştı. Kilise onun dünyası olmuş; Marie adını verdiği büyük çan onun sevgilisi olmuştu. Piramit biçimli burnu, at nalı biçimindeki ağzı, sağ göz kocaman bir et beninin altında kaybolurken, çalı gibi kızıl bir kaşın kapattığı o küçücük sol gözü, bir kalenin mazgalları gibi sağı solu çentikli o biçimsiz dişleri, o dişlerden birinin fil dişi gibi üzerine oturduğu nasırlı dudağı, o sivri çeneyi, hınzırlık, afallama ve üzüntü karışımı bir ifadesi olan suratıyla aradaki halkın gözlerini kamaştıran yüce yüz. O güzel ESMERALDA kaleme almış Quasimodo yapılı dilenciyi. Şairliğin ilk yönü ki çevreyi gözlemlemektir. Tebrikler Gülcan hanım.