Cumhuriyet Güncellemesi
ekim, kasım ...döv, yüreğimi elem !
bat içime ağaç budağı!
yalan ve talan oluyorken ülkem
kasımlar kime dargın
içime neden düşer nar
takvim bana hüzün veriyor
sergiler hazır , duymazlar şiirlerini
rozetini parlatırken her cübbe- ceket
altından siler düşüncelerini
saygı duruşlarında siren seslerindesin
içinden kin yutkunuyor ebabil
alıp başını gider güvercin
bağlılık yemini ederler ilkelerine
ceplerinden çıkarıp asla
takmazlar seni düşüncelerine
tutup bir yanını sever görünüp
bir kılçık gibi tükürür öte yanını
öldürürler överken :
kahraman,komutan falan filan...
ama diyebilirler mi sanıyorsun
'Yaşasın Kemalizm! '
ya bir gün sonra
yılan gibi hünerli dillerde
laf pazarlarında satılır ilkelerin
altın kupada sunulur açılım
zehirden ezilir şer-bet
halkların katlidir kasım
kasım bana hüzün veriyor
seni yaşatmak demek
buluşmak oluyor ölümlerde...
nasıl da paylaşılıyor ülke tek tek
halka bir boyunduruk yaşam
yoksullaştı yoksullaştı memleket
saygınlığını yitirdiler koca ağacın
koparıldı sevgi toprağından
elinden meşaleyi alıp attılar
kasımlar bana hüzün veriyor
kurtlar daladı her ağacı
seni taşıyan kökleri susuz
el yakıyor özgürlük gülü
yoksulluğu taş gibi koydular çökmemiz için
kişilik satılır iş için aş için
güneşin ışığıdır korkusu karanlığın
katlettiler aydınlığı ışığı boğdu geçmiş
kimimizi vururlar, parçalanır kimimiz
ekimde tohum misali saçıldık toprağa
oysa bir avuç suyu aldılar denizden
öldükçe çoğalır ülke azmimiz
ya bir gün sonra;
gölgeler gibi gezinir ve zindana kapanıyor aydınlık
güneş kızların, büründü karanlığa
barışın maviliklerinden bir bir
düşen kuşlar gibi ölümcül
senin gençlerin sana düşman edilir
geldi karanlık ya hevla eli bıçakla
silerek yüzlerinden kişiliği
benliği benzedi insanın soluk fotoğraflara
bu bir mermidir yüreğime değen
ve ekim bana hüzün veriyor
egemenlik düşüyorken milletten
ya bir gün sonra...bir gün sonra olmayacak mı
geliyor yaşamın damarlarını keserek kılıçlı ihanet
bilim kehanete gerçek yalana yenik
hayırrr ! tükettik deseler de sen tükenemezsin
bir tutar yanın kalmasa da
biliyorum yine de yeşereceksin!
sonra için , oğul için, kızım için, halk için
ben pınarım şiir şiir dağ karlarındaki serinlik
soğuk sularla akan benim
açtı açacak yurt üstünde ateşten saksın
bir yaprak kalsa da çoğalan
Atatürk çiçeğine akıyorum, her KASIM
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Ustaya saygıyla.
Nihayet😫😫😫😫😫
yüreğine sağlık abim bu zamanlar da böyle şiirlere çok ihtiyacımız var
herşeyi o kadar güzel anlatmışsın ki diyecek bir şey yok 🤐
izindeyiz ATAM
bıraktığın emanetlerin bekçisiyiz
nicelerine abim. . .
Şiiri pasif etmiştim,en başta hanımdan sonra da çevremden yedim yedim fırçayı. "Sen kendini ifade ediyorsun,ne söylense nasıl davranılsa önemli değil."demeleri ile onların haklı olduğunu düşünüp yeniden aktif ettim.
İnsanoğlu hırslı varlık. Sanatçılar da hem hırslı hem kıskanç. Kendimize bile itiraf edemediğimiz bu kıskançlık duygusu içimizde bizim de bilmediğimiz bir yerlerde akrep gibi durur. Hiç beklemediğimiz bir zamanda insanlığımızın can damarından sokar o kıskançlık denen akrep. İnsanın hırslı olmasına, kıskanç olmasına hiç kimse bir şey diyemez. Ama bir şeye tüm değerleri yıkarak,her şeyi bir kenara bırakarak ulaşılmak istendiğinde can sıkıcı olur. Örneğin bazı politikacılara çirkin edebiyatçı dersek bazı edebiyatçılara da " çirkin politikacılar" diyebiliriz. Edebiyatçının çirkin politikacılara dönmesi, Kafka'nın Gregor'unun böceğe dönmesini benzer. Brecht'İn Bay Keuner'in Öyküler kitabında "Öfke duduklarımıza bir şey öğretmek güçtür ama asıl öfke duduklarımızın öğrenmeye gereksinimi vardır." diyor,Bay Keuner... Yorumlarınızla sayfama gelip şiire duygu ve beğenilerinizi katan yürekli ülke sevdalılarına şiir dostlarını saygıyla selamlıyorum.
Derim ki Şair; Bozkırda bir çobanın bozlağı duyuluyor.Üçüncü şişenin dibinde bozkırın özlemi.Üzerimiz de kar/üzerimizde tipi.
Biz Kasımda/biz Kasım'ın önünde arkasında/biz her ayda; Koklayıp o çiçeği Isınalım Ata'nın yaktığı bu sobada..
Mükellef paylaşımından ötürü Tebrikler abi!