Dalga
Tokuşan kadehler nazire yapıyor,
Öpüşen izmaritlerin hırıltısına..
Aynaya hapsolmamış sûretini,
İnsanlardan kaçmak cüretini göster bana!
Madem ki
Adaleti iki kefeli terazide arıyoruz,
Arama beni.
Saçlarının kıvrımlarından karanlık damlıyor...
Bir kısa mesaj uzunluğunda aşklarımız...
Uzatma,
Sev beni!
Kes şu
Hıçkırıkları,
İçimde
Hiç kırıkları...
Belki çocukluğuma inmeliydim,
Belki ordan hiç çıkmamalıydım.
Bağlanmak diye bir pranga vurmuşsun ayaklarıma.
Boşluğun kurşunî yalnızlığına karşı
Sigara tüttürmeyi
Terk edemiyorum.
İnsan bazen fark edemiyor...
Kollarımdan ve bacaklarımdan gerdiriyorlar cesedimi,
İnsan, cesedine hükmedemiyor..
Çağa bak!
Göğe bakma!
Kes şu ağlamayı!
Ruhumu
Bağlamayı ...
Apartman kuytularında sevişmekte buluyor teselliyi,
Göğe yaslanmak hevesindeki bakışlarım.
Akrep ve yelkovan günâhı gösteriyor çünkü.
Yerine koyduklarımız
Uykusuzluğun,
Kabullenmek rüyasının sisli yamaçlarında kaybolmayı borç biliyor.
Sonra
Unutmak sağrısının muhafızları geliyorlar,
At üstünde geliyorlar,
Gözleri bağlı..
Çocukları öldürebilecek kadar cesur,
Rakıyı çay bardağında içecek kadar bilgeler.
Istersen susarım.
Bağlama gözlerini!
Soldurma gamzeni!
Terk etme,
Cezanı çek!
Ölmeyecek
Beynimde havlayan köpek!
Sonra;
Politize olmuş yalanlar çekeceğim içimize.
Saat 19.38de yola çıkmış
Bir Kadıköy-Eminönü vapurunda
Dedemin sararmış dişlerini arayacak gözlerim.
Sensiz ineceğim vapurdan.
Kalabalık,bana karışacak..
Asırlar sonra torunlarım da görecek
Güvercinlerin gözlerindeki seçim sonrası sarhoşluğunu.
Ben seni bekleyeceğim,
Ülkem demokrasiyi...
Küfretmeyeceğim.
Sonra
Apolitik bir türkü dolanacak dilime:
"Eminönü turşu kokar aman hey,
Nazlı yârim göğe bakar aman hey.
Nâr-ı hasret düştü kara bahtıma
Gurbet yüreğimi yakar aman hey"
Toprağın kokusunun topraktan gelmediğini,
Bir ölüler biliyor, bir de Hegel.
Gel...
ustaca bir şiirdi
saygılarımla