Domuzluğun Lüzumu Yok
Bir yetimin gözünde düştüm,
düştüm sonunda
doğrulmadım sözde insanlığıma.
Yuh olsun bana!
Yuh olsun sana!
Yuh olsun kin kusan ölüm namlularına!
Bir babanın elinden sıyrıldı kâinat,
siper edemediğinde göğsünü küçücük yavrusuna,
şarapnel parçalarıyla uzandı kaldırımlara.
Yuh olsun bana!
Yuh olsun sana!
Yuh olsun kin kusan ölüm namlularına!
Yüreği parçalanmış anaların dilinden haykırıyorum,
şimdi çok geç olsa da;
Ey insanlık, katledilen sensin uyuma!
Ben de taşladım
güçsüzün üzerine tank sürenleri satırlarımda,
reva değil derken gaz odası hiçbir canlıya
sövdüm ağız dolusu tüm mikroplara.
İstemem sizin olsun çakma özgürlük aşısı,
domuzluğun lüzumu yok, ikiyüzlü Avrupa!
Siz dediniz diye gülistan demem
kan çanağı o coğrafyaya.
Ne o, şaşırdınız mı?
Şaşırmayın!
Beklemiyorum fonlarınızdan destek,
'Sör' de eklemeyin adımın başına .
Değilim, son dönem tarafsız(!) medyanızdan,
Olamam da.
Hani şu eteğinizi öpenlerle karıştırmayın beni aman ha...
Çarpıtmaz kalemim doğruyu
âmâlığımla vedalaşalı çok oldu.
Susmayacağım!
Topunuzun köküne kibrit suyu...
Biliyorum az gelir ama,
beklemiyorum nasıl olsa Nobel vermenizi bana...
İstanbul Anadolu Yakası./Kasım 2009
Şükür be Mir'im ! Şükür yazdıran ve haykıran Yüreğe ! Eyvallah...........
Şükür elimiz kalem tuttu...
harikaydın hocam... Allah kalemine zeval vermesin... sık sık okumak lazım bu şiiri ve tabii ki okutmak başkalarına da...
diyecek çok lafı olan bir şiir bu...
tebrikler
Mir'im ! Sen ödül vermişsin şiirle ! Dinamitçi Nobel Amca'ya ! Onun adına ödül alanlar utansın ................