Ertesi Sabah Yaşamak
beni dün gece vurdular:
sokaktaydım
donup kaldı rüzgâr
asfaltın ortasında
bir ışık,
-beş yaşındaydı ve
bu yüzden
hüküm giymeyecek -
fosforlu soluğumun buğusu soğumadan
obsidiyen yürek kanımdaki
aşkı vurdu.
aşk,
gözlerini kapatıp
karanlığa bakmaktır;
ışık aşkımı vurdu
dudaklarımda,
' her yer karanlık pür nur o mevki
mağrip mi yoksa makber mi ya rab'
şarkısı yükseldi bir ruh gibi gök yüzüne
ertesi sabahı yaşamak
yüzünü düşünmektir tanın
ve hatırlamaktı Geothe'nin 'biraz daha ışık' sözünü
aşk,
içimde bayır
senden gayrısına
hayır!
diyebilseydim keşke
yüreğime giden sıratta
yürüyen sen olabilseydin
keşke
yaşam iminin kızıllığı yaramla
geçip kalabalık aynalardan
ılık bir kanda
inip çıkan
2500 yıldızın sızısı ...
olmasaydı keşke
ışık;
kış- üşümek
acı- et
mendil-kan
Sait beş yaşında bir çocuğun dizine koymasaydı başını Haliç'te
yarasına basılı beyaz bir kağıt
söyler miydi
mendilli bir ağıt:
'kabri çiçekten bir türbe
olmuş
dönmüş o türbe bir haclegahe'
bu yüzden ıslak bir mendil
atılır bir kenara
vurulmadan önce
asfalt sokakta barikat kurmuş
bir hayat dizildi boğazımda
lambalar elimde kızıl kanarken yüzüme
büyümeyi sardığım beyaz mendiller
maden liraya tutulu avuçlar-
dan ! girdi savruk bir kurşun
bir milyon çocuk sızar kanımdan
Ganj'da arılık duruluk bedenlerime sağlık diyen
bir milyon Hindu Jamala
Haliç çamurunda
kardeş ülkem,
bir milyona kul olmuş yoksulluğumuzla
arınmalıyız
arınmalı ertesi sabah yaşamaya
her çocuk bir kar tanesi
bulutlara uzatılan dudakları sevincin
ışıklı yüzünde firuze güne
hüzün mü sevinç mi şafağın doğuracağı gün
biçimlenmeden
beni
vurdular
kanlı mendil
kırmızı yeşim taşına benzer
kuşluk vakti
bu şarkının
sen söyle aşkım son dizesini :
'ya habgah-ı dilber mi ya Rab
rüya değil bu, ayniyle vaki '
iflah olmaz bu kasıklarıyla
yiyen
içen
uyuyan kalabalık
sırf bu yüzden
etimden önce çürüsün diye kalbim
gün ışıklı bakır taşların
en derininde
kanımla şiir yazarken uyurdum;
kurduğum düşler için
vurulurdum
aşkım sana gelince,
sevincin zeberced taşını takacağım ,onunla tanı beni
seni zamanın öte yanında beklerim
ertesi sabah
sait hocam fark belli ustalar yorumlamış... bize kutlamak kalmış.....
aşk gözlerini kapatıp karanlığa bakmaksa ışık istemiyorum hocam kaleminiz yeter.....
tebrikler sayfaya sevgiler şairedir👍👍👍👍👍
Bir zerre de olsa yükümüzü taşıyan evrenin büyük bir aşkın ürünü olduğu düşüncesi sarar durur belleğimi. Bu aşk, böylesi büyük kalem ustalarının elinde dile gelir, sözüne saplanır keskin bir ıçak gibi. Ve o yürekte açılan yaranın "bir milyon çocuk sızar kanından." İnsan insana neler yapar ve tuhaf olsa da bu yapılanları gene insan görür.
Yaşadığımız an'a tarih düşmek gerekliydi. Bunu da siz yapabilirdiniz ve yaptınız. Duygulu ve duyarlı yüreğinizi kutluyorum dost.
Sıradanlığa düşmeden, kendine özgü dili ve anlatımıyla fark yaratmış bir eser...tebriklerimle...
ne uzun kelam ,
ne demeli bilmem..
ışık işte hoca ışık...
vurdun gittin...
gayrısını boşver gitsin...
hürmetle
sevgiyle kal hocam...
Vurulup da ölmemek, vurulmadan ölmeye yeğlenir mi diye sorulsa, yanıtı bu şiirdir. İkileme düşülür, düşünülür, sonunda, karar vermek, "ertesi sabah yaşama"ya kalır.
Musalla taşı hazır durur konulduğu yerde.Değerli taşlarsa bulunup, çıkartılarak, işlenir, parlatılır, ışık saçar. Onunla da yetinilmez, "ışık ! biraz daha ışık !" diye, aydınlığa özlem haykırılır.
Bir yanda çocuklara yapılan zulmün verdiği acı, bir yanda aşk acısı, "makber"i okutur insan ve yaşam sevdalısına.
"Maden liraya tutulu avuçlar- /DAN ! girerse savruk bir kurşun,/ Bir milyon çocuk sızar (şairin) kanından."
"Kış-üşümek Acı-et Mendil-kan
olunca;
"Sevgili, zamanın öte yanında beklenir/ ertesi sabah."
Yürekten kutluyorum öğretmenim.