Eylül...
başaklar olgunlaşmadan bitmeliydi bu sarı sevda
kim bilir belki o zaman;
hep ertesi yaza ertelenmezdi
bu anlamsız veda...
eylüldü,
tozlu yollarda sere serpe yitik bir düş yürüyorduk...
dikenli yollardan geçiyor;
mültecisi olduğumuz ülkenin
yaban topraklarında
dirhem dirhem hüzün büyüyorduk...
bir bıçak darbesi yaraydı
bu iç çekiş...
kanıyorduk,
yanıyorduk
biz aşkın ikametgahını
Kerbela sanıyorduk...
ağır kanamalı bir yaralıydı aşkımız
anlıyorduk
nöbetçi sevdalara hep geç kalmışız
yine de direniyorduk...
birbirimizin sesinde aşkı avutup
şeker pembesi bir umudun kanatlarına konuyorduk...
oysa,
eylüldü...
hazanın münferit yalnızlığına inat
cem edilmiş yüreklerin semahında
acılarımızın ekseninde usul usul dönüyorduk..
bilmiyorduk
yuvasında ürkek, sükutla bekleyen serçenin
engin maviliklere özlemini
kendimizi serçe,
aşkı yüksek semalarda uçmak sanıyorduk...
oysa biz kanatlanmaktan korkuyorduk...
dedim ya eylüldü
son baharıydı yürek yangınlarının
anlamaktan kaçınıyorduk
içimizi ısıtan o bir damla sevgiye inat
ne zaman çakışsa göz bebeklerimiz
bakışlarımızın ayazında üşüyorduk...
bitmeliydi
sabit görülmüştü cezası bu sevdanın
hüküm idamdı
oysa biz;
emek verilen bir aşkın,
infazına kıyamıyorduk...
pastırma yazına bulanmış
izbe mutluluklarla avunuyor,
birbirimizin yüreğine çaldığımız sevdaları seyre dalıp
anlamsız ?ya tutarsa? larla bir ömrü heba ediyorduk
göçüyordu kırlangıçlar
kendi sıcak mevsimlerine
biz gidemiyorduk...
çakılı kaldığımız bir sevdanın tarih tutanaklarında
zamane acıların dinginliğinde
hüviyetimizi kaybetmiş
hükümsüzlüğümüze yanıyorduk
hüzün bize erkenken
biz hep aşka geç kalıyorduk...
eylüldü
soyunduğumuz ince sevdayı dehlizine kaldırıp
yerine en kalın acıları çıkarıyorduk sandıktan...
çünkü
eylüldük;
çünkü
kendi zemherimize hazırlanıyorduk...
içinden bir türlü çıkamadığımız paslı sevdanın
jilet kesiği bileklerinin
demini içiyorduk...
meskun mahallerde,
uluorta katlediyorduk birbirimizi;
maktullüğümüze ağlıyorduk...
ve sonra;
sessizce vazgeçtik birbirimizden...
ayrılırken ellerimiz
sen kokuyordu avuçlarım...
uzaklaşırken bakışların
sen bakıyordum mazide kalmış
genç kızlık hayallerime...
eylüldü,
bir otogar yalnızlığında çoğaldı kimsesizliğimiz
sen öksüzdün,
ben yetim...
başımızı okşayacak yeni avuçlara hasret,
sükunetle birbirimizden uzaklaşıyorduk...
aşkla azalırken, meşru acılarda çoğalıyorduk...
şimdi;
yürekte şubat soğuğu,
saçları hazan kokan bir eylül mağduruyum...
onurla taşıyorum
tüketemediğim sevdamın künyesini boynumda
üzülme,
ağlamıyorum...
demiştim ya sevgilim,
başaklar olgunlaşmadan bitmeliydi bu sarı sevda,
bak yine kaldık bir sonraki bahara...
emanet olasın yüreğine ektiğim aşka,
helalim,
elveda...
(A-Y)
Mustafa Zorla'ya yürek dolusu teşekkürlerimi sunuyorum...
şiir harika, heleki okuyan arkadaşa kucaklar dolusu tebrikler bir şiir bu kadar anlam bulur insan sesinde.
😌😌 okuyan, can katan, yazan, yaşatan dosta tebrikler👍👍👍
yorum yapan yapmayan tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum benim için özel bir şiir bu... ve aslında biraz yazım tarzımın dışında gelişen bir çalışma oldu ama yaşanmış bir aşkı da başka türlü dökemedim sayfama... ben ya da şiir bir yere kadar ama sevgili hocam değerli dostum üstadım herşeyim mustafa zorlaya bin teşekkürü borç bilirim o şahane sesi ve yorumuyla daima yanımda olduğu desteğini esirgemediği için... bu şiir kendini oktuyorsa bunun tek açıklaması mustafa hocamın sesindeki efsunda gizlidir... iyi ki varsın iyi ki cana cansın değerli mustafa zorla👍
Kurgu ve imgeler nefis bir tad vermiş şiirinize. Şiir seyre dalınası... Şair en saygın tebriklere..
Şiir yorumlayan Sn. Mustafa Zorla Bey ses olup, nefes olup enginlere açmış duyguları.
Şiiri,
Şairi,
Yorumcuyu;
KUTLU/YORUM😌
güzel bir şiir ilk defa okudum şiirlerinizi bugun..şapka cıkardım.tebrikler👍