Gece Uçurumları...
Keşke ufuk sokar cebe
Genleşir tozlu heyecan silkinir cefayla kıble
İnce dokur kader bilincimizden önce
Elif dal kırar misvak ağıcından geceye
Düz hafızalara helecanlı rüya yerleşkeleri dizilir gizlice
Yataktır pamuk tüyünden kızıl düşlere
Yaklaşır kuşkanadından kelebeklerle cennetten öte
Eza içinde ş/aşkı/n seyreyler
Uç/umur/lara göz gezdirir tül kadar hassas
Şeffaf yıldız seğirir derinlere
Ve ömür dökünür varidatı lime, lime
Ay çaldıklarından çok
Sepken yüzlü dillerden zar eder çöllere
Hurafelerle dağılır adı her saç teline
-Yılkınır yere sürülerle, yıl kırılır al mermerde-
Kahırlı gecenin tanrısı Hebe
Yaklaştırır yeryüzüne
Siyahı al/kandır/ır
Kargılar küs/küren çarşafa boyun eğer baktırır
Diş budakta takılan yürek ar astırır
Gönül çiçeği açar iç/im'lere toprak kaplar üst/ün/e
Hatıraların hepsi/sin der/din
Hiç bilmeyen renklerin transından sevgi diye geçen
Kim
Sendeleyen ceylan düşer harfe mim
Cesedini bulan Yusuf çeker aşk diyen zal/im
Kaldır şimdi, kaldır da kandır
Artık mezar çiçekleri küs secdeye
Dönerken dediler hain
-korku ve cesaret-
Azamettir azmettirir, bilindikten çok sabrettiren kin
Beden üstünde beden istemsizce karşı koyarak keşkeleri yaşamamak için çırpınırken teninden dökülür ılık kanı ve pişmanlıklar yatağının beyaz çarşafına. Masumluğunu temizlemek için düşer misvak dalları beyazlıklar nefes alışlarının değişimi olur istemsizce heyecan arasında. Ne yapacağının bilmeyen ruhunun yanında kuşların narin kanatları ile düşer kelebekler gibi eşsiz. Üzüntülerinin arasında şaşkınca izler aşkını ve onun için önemli olanları izler ardından. Ruh uçurumun saydamlığına seğirir ayaklarının altından. Hayatı için hazırladığı çabaları parça parça düşer dipsizliğe boşluğu dökülen ay benliğinden aldıklarından çok çiseleyen yağmur gibi dillerde çalkantı eder çöllerinin soğuğunu anlamaz ruhsuz kalan insanlar. Bilinmeyen doğruluğundan saptırılmış cümleler ile dağılır saflığı. Sayısız kaybedişlerini bırakmış saçlarından sessizce başı boşluğu yere bükülerek sürülerle yaşamı kırılır ellerinde ve ölüm taşında kalır lal değmiş bedeni. Dertli karanlığın Gençlik tanrıçası yaklaşır yüzünden dökülen masumluğa ve beyazı siyaha aşık eder. Siyah alın parlaklığını kandırır büyüsünde. (1)
Bir düşünce irdelemesinde düşündüm şiiri "Keşke"pişmanlık içerir. Cebe sokulan ufuk ise umudu çağrıştırdı bana. Yaptıklarımızın olumsuz sonuçlarına karşın hala onu kurtarma umudunu kaybetmeyiz nedense. Bu umut varoldukça da umuda ideale düşüncelere sıkıntılı bir yolcu olur kişi. Yazgı diye adlandırdığımız ve onun açıklanmasında farklılıklar gördüğümüz "kader" ya da yazgı; bilincimizin dışında olup yapmak istediklerimizin yönünü değiştirmektedir. Doğru bildiklerimize yürürken onu engelleyen, o düşüncelerden uzaklaştıran insanı ylnızlığına itenler olur. Kim bunu yapanlar? "Ay çaldıklarından çok Sepken yüzlü dillerden zar eder çöllere Hurafelerle dağılır adı her saç teline" dizesindeki "Sepken yüzlü diller"dir bunlar. Ve bereket bolluk tanrısı karanlıklarıyla gelir.Bereketin kuruduğu, bolluğun kıtlığa dönüştüğü andır ölüm ve gelir yüreğe...Eylem biter, ideal çıkılmayacak kadar yüksek zorbalığın elinde yorgun yüreğe zor olur ve dönüşün payesi hainliktir. Şiirin bir finali var ki özdeyiş olmuştur:"korku ve cesaret- Azamettir azmettirir, bilindikten çok sabrettiren kin" Şiirin içine serpişen nice dizeler emeğin yeteneğin ve aklın buluşması olmuş. Tebrikler Bulut Bey.
tebrikler arkadaşım. eserin başyapıtlar arasında kutlarım......👍
güzel harika mükemmel👍👍👍👍👍
bulut abi gerçekten güzeldi...
tebriklerimle ve memnuniyetimle gittim