Gelseydin Eğer
/tutup ayışığının elini
çıksam gecenin alaca kabuğundan
haydi gel desem sana
gizlice salsam adını gökyüzüne
çağırsam yanıma seni
korkmasan kimseden
kırıp inadını koşup gelsen
hiç olmazsa bu kez
dinlesen yüreğinin sesini
acaba
küçük dilini yutar mı tüm yıldızlar ? /
...
gelseydin eğer
günaydınım olacaktın benim
uykuya dargın gecelerimin
her puslu sabahına
ılık bir meltem dokunurken yüzüme
karanfil esecekti penceremden
süzülüp sen girerken içime
fısıltını duyacaktım
ağaran günün yamaçlarında
gözlerimi gülüşüne aralarken
'geldi ! ' diyecektim
sen doğacaktın her günüme
umudu sırtlamış sisli dağların ardından
şu arsız güneşin yerine
hiç solmayan baharım olacaktın
kurumaya yüz tutmuş dalımda
yeniden yeşerecekti filizim
silip süpürecektin kör karanlığımı
ışığım olacaktın sen benim
bundan sonrama
gördüğüm karabasanlardan
pembe gülüşüne uyanacaktım hep
nefesinde küllenirken korkularım
seni içime çekip sararak
'geldi !' diyecektim
'geldi işte ! '
hani
geç kalkıyorum ya azıcık
olsun , ne çıkar bundan ?
yine de
her kuşluk zamanı
demlediğin sımsıcak çayın yerine
yalnızca gözlerini yudumlayacaktım ben
susam kokulu gevreğimin yanında
beyaz peynirim olacaktın benim
kızarmış ekmeğime seni sürecektim
çift sarılı yumurtam
domatesim , yeşil zeytinim
portakal kabuğu reçelim
tuzum benim
kırmızı biberim olacaktın...
gelseydin eğer
içimdeki fırtınaları dindirecektim hem
bir yanım uçurumken
olmayacaktı
öte yanım cehennem
değişecekti kurak iklimim
gürleyip sen yağacaktın üstüme
çisil çisil
üstelik her mevsim
bereketim olacaktın
çoğalacaktım nehirler gibi
yalnızca sende ıslanacaktım adamakıllı
iliklerime dek donacaktım sonra poyrazında
buz tutacaktı yalnızlığım
hiç ama hiç karışmayacaktı
güz yağmurları
içime akıttığım gözyaşıma
güneşsiz gelincikler gibi
düşmeyecekti yüzüm
yokluğunda üşümeyecektim iki büklüm
ayaklarım olacaktın her yokuşun başında
direnecektim ben kavgama
karşı duracaktım hırsıza
yobaza
hayına
hep dik durmayı
hiç yenilmemeyi öğrenecektim
pişip aş olacaktım
aç ve susuza
aydınlığa dönen yüzüm
sağım
solum
arkam
önüm
özgürlüğüm
hem sabahım
hem gündüzüm
iki gözüm olacaktın sen benim
iki gözüm...
gelseydin eğer
yitik bir mevsimin zulasında
sıcaklığını çoktan unutmuş avuçlarımla
seni biriktirmeyecektim
şu haylaz gönlümde
acılarımı meze yapmayacaktım
tütüne sarılmış kalleş ve yalnız gecelerde
salaş bir meyhanenin en kuytu
ben köşesinde
bir tek
bir tek daha derken
anılarda tökezleyip düşe kalka
körkütük sarhoş
sahile vurmayacaktım
deli dalgalar gibi
dağılmayacaktım
karanlığıma ıslık çalmayacaktım
nöbetçi baykuşlarla göz göze
dilsiz ve yaşlı bir ağaç kovuğunda
sızıp kalmayacaktım
gecenin kuru ayazında
anasona bulanmış
üç beş serseri yıldızın altında...
gelseydin
ayışığını denize indirip
yüzündeki yansımasına tutunacaktım bir daha
hoşgeliş makamındaki şarkı eşliğinde
vurgun yerken gözlerinden
yine kesilecekti
soluğum soluğunda
hiç tükenmeyen senfoniyi çağıracaktı sesin
dinlenecekti yorgun gönlüm
içimi titretecektin
sana doğru çağıldarken
gözlerinle yaktığın
benimse söndürmeye kıyamadığım
umut ışığında...
gelseydin eğer
yanıbaşımda olacaktın hep
omuzlarında eritecektim
büküp dondurduğum zamanı
saçların dolanacaktı yüzüme
ellerini ısıtacaktım ben avuçlarımda
göğsünde dalacaktım en derin uykuya
merdivenlerini tırmanacaktım koşarak
hep sana dönecektim yüzümü
yalnızca sana akacaktım
tüm yollarım sende bitecek
ıslak kirpiklerinin erguvan molasında
hep ama hep sana düşecektim...
izin verseydin
dilimdeki düğüm de çözülecekti belki
yepyeni bir bilet alıp yaşama
sevinçten uçarak
seni sevdiğimi anlatacaktım sana
inanabilseydin eğer
uzanabilseydin duyacaklarına
zincire vurulmuş bir köle gibi
belki de diz çöküp önüne
yalvaracaktım
dilimde açan tomurcuk güller
ayaklarının dibine dökecekti yapraklarını
gürleyip yağacaktı sesim yüreğine
ıslatacaktım seni sırılsıklam
martıların koklaşma saatine üç kala
bembeyaz papatyalar uçuşacaktı saçlarında
tam da aşka başın dönerken
ellerini avuçlarıma alıp
yine düşecektim
ölesiye kopamadığım gözlerine
alabildiğine haykıracaktım sonra
inan ki söyleyecektim
seni seviyorum
hem de
çok seviyorum diyecektim
bir kez daha
bir kez daha
bir kez daha...
12 / 2010 SIĞACIK
Dizelerime yürek sesi olan değerli arkadaşım
Dilek KIZILIRMAK Hanımefendi ' ye
ve
video dizaynını hazırlayan değerli arkadaşım
Zeynep Gül HIZ Hanımefendi ' ye
emekleri nedeniyle içtenlikle teşekkür ederim...
Herhangi şeyler bir gelişle ne güzel olacakmış.
Çok güzeldi her bir dize,şiirdi...
Şiirin başları sanki sevgiliyi çağırır gibi.Bir özlem ki sorma gitsin .Şair aşık da neye aşık merak ettim doğrusu.Sonra anladım ki hepimizi yakıp tutuşturan özgürlük ve umut aşkı.Nice şairlerin içinde köz olup alev alev yanan o aşk.Hiçbir zaman sönmeyecek umudun aşkı.Özgürlüğün aşkı.Şair onu sevgiliyle özdeşleştirmiş.Günün şiiri olması da yarı bir güzellik.Elleriniz dert görmesin sevgili şair dost.Sevgilerimle.😙😙😙😙😙😙😙😙😙
ic sesi duygu selinde ,bazen bir cok kisinin yüreginde var olup ta dile getiremedigi kadar cok ses olmus... uzun soluklu, okumasi kadar dinlemesi de keyifli dizelerdi yüreginize ,kaleminize saygi ve sevgiyle....👍
On numara bir şiirdi nazarımda..😙
Tebriklerim kabidir usta...👍
Önümüzde ki yürüyüşün daim olsun dilerim Ayhan abi..ud83eudd20
Sevgi ve sağlıcakla...😌
susam kokulu gevreğimin yanında beyaz peynirim olacaktın benim kızarmış ekmeğime seni sürecektim çift sarılı yumurtam domatesim , yeşil zeytinim portakal kabuğu reçelim tuzum benim kırmızı biberim olacaktın...
Ne hoş bir bakış açısı, lirizmin o içimizi yakan ateş ile yapılan sabah kahvaltısı gibi. Çok keyifliydi okumak güne yakışan dizeleri. Kutluyorum. Nicelerine...