Geniş Zamanların Adamına

Yavan olsa da sevdamız ki bilirsin yavan değildir ekmek, yanında bir acı soğan olduğunda...
'Sevmiştim seni'....
Ki sadece sözcüksel manada iyi ki mişliymiş, geçmiş..zaman....
Sen geniş zamanlarımın adamı...

Ve duvarlar yalnız değildir adları oda olduğunda ve hatta tavan arasında olduklarında bile, kuşlar konar kanatlarına kapıların
Zilleri kimsesizler çalar
Ya da yarenlik ederler geceleri,ise,toza,dumana,çamura,toprağa....
Dallarda solmuş erguvani sorar geceye
Saati sorar kolunda saati olmadığını bildiğine.
Günde en az iki kez doğru zannettiğimiz zamanları gösteren saatler(de) sus kalır.

Gönül dergahıma baş koyan hiç kimse eli boş dönmez geriye
Ardında ne bıraktığını bilmez ki sadece su sandığı bu havada bu gökte bu bulutta bu toprakta bu mevsimde...ne kalır geriye düşünmesin söyleyin ona yine de düşünmesin
Alışık değil bu dergah el sürmelere
Her mevsim ağlanılıyor bu gül bahçesinde
Mutluluğu katık ediyor bazen yaşına gözlerinin, bazen el ağlıyor , el çekip dünyadan dert ağlıyor.
Sayıklıyor sayıklıyor
Ne uyanabiliyor bu düşten
Ne de aşkların adını ayrılık koyabiliyor.
Aykırılık burada işte
O yüzden bu yürekte,bu kalpte hiç bilmezsiniz dünyanın tüm yalnızları ıslanıyor...
İşte bu kapı o kadar büyük ve yük diye bir şey tanımıyor sahtelikten başka...
Yalandan daha ağır çeken ne var sanki bu dünyada....

Mumları söndürün.....gideceğim!...
15 nisan 2010...İstanbul...bu son olsun bu son.....

15 Nisan 2010 244 şiiri var.
Beğenenler (8)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (6)