Gözlerimde Saklı
Zulada tıkırdar zaman
Yama olur vuslata yırtılan pencere
Geceyi boyar mor menekşe
Kaç aşk daha utanır
Sıcak yataklardan soğuk kalkan bedenimde
Saklanır sözler
-Yanılgıya uğramış bir hayatın hasretinde-
Ateş olup yanar gözlerin de
Vazgeç!
-Hiçbir alev dönmüyor külüne-
Ki; şikâyetim yok
Duygular dönse deliye
Kaç gönülde yaralandı
Tutsaklığım yazılmamışken tanrı defterine
İbre yetişmez
Sürgülü yılların
Sevdası yatırılmış
Sessizliğine
İki yaş bırak
Hiçliğin derinliğine
Ben d/üşüyorum
Sen gün ağrısına
Susku kâğıdına yazılan
Sevgili olur
Bir düş gibi
Ruhumla sevişir zulmün metni
İsyan şahlanışlarından
Anımsar geçmiş günleri
İçimdeki çocuk üf'ler
-Solgun sonbahar dalından yüzüm düşer-
Değişmez tecelli soğur esmer
Kirpiklerimde kümelenir keder
-Yine gözlerini düşler-
"Solgun sonbahar dalından yüzün düşmesi'nden" daha güçlü bir ifade var. Bu ifade nasıl kurgulandı, nasıl kuruldu bilemem. Öylesine mi düştü, bilinçli bir söylem miydi, her ne ise, kazındı beynime: "Hiç bir ateş dönmüyor külüne"
Tamam, gözlerim gözlemesine de, Gözlerim de saklı zulamda..
Gözlerini sarmış düşler, yine gözlerini düşler..
Taktirimkalır..
güzeldi bulut kara..
"-Solgun sonbahar dalından yüzüm düşer-"
şiir kadar büyüyen bir cümleydi..
tebriklerim çok..
sabahtan akşama ,
kim öle
kim kala,
hep aynı metni yazar ruhum,
sevişir kafiye ile,
gözlerim üşür
bulut yorgun,
hemde çok illesinden
illetle
süper
seviyle kal...