Gözlerinden Seyre Dalmak Gençliği
bugün bir çocuk parkında oturup,
kaydıraktan kayanları,
sallananları kumda oynayanları
seyre daldım,
tabiat cümbüş-ü ala.
Çocuk olmak; dedim kendi kendime...
muhtemelen anneannesi
-elinde çeyrek ekmek arası patates kızartması getiren buğraya bağırırken-
kendi çocukluğuma dalmıştım,
yıllar öncesinin sokak kokusu geldi burnuma,
buram buram...
sahipsiz bir türkü çalındı kulağıma,
boynumda asılı benden büyük bir bağlamanın kucağında,
yol boyu Erzurum...
akasya ağaçlarının hışırtısını duyuyordum,
ya da köşe başlarında kırılgan bekleyişlerimi...
sahi kaç zaman geçmişti üstünden,
nasıldı şimdi oralar;
beş kuruşa alınır mıydı leblebi tozları yine ?
sanmam..
güvercinler kanat çırpıyor mudur yine,
kurtarın beni dercesine;
havalandırma boşluklarında...
ya da bir kuş kaçıveriyor mudur,
bir çocuğun avuçlarından...
buzlanmış yolların mı,
kalplerin mi acısı yakıyordur,
düşünce dilimizi...
ya da okul bahçelerinde el açıp,
kar yutmak gibi..
Necatibey'den koşmaya başlayıp,
Sakarya Caddesi'ne varıyor mudur,
her bir haykırış şimdi de Ankara'da ?
ya da tozlu yağmur kokusu,
toprağı düşündürüyor mu bir çocuğa..
ve sonra ;
ruhumu titretiyor gözlerinin cenneti,
usulca akıveriyorum zamana,
senden biraz uzakta...
bir çocuk parkında,
muhtemelen anneannesi sesleniyor,
buğraya;"şunu ye sonra yine sallan!"
kulağımda ney sesi,
ellerimin seyrek titreyişi,
kalbimi bastırıyor,
sahi akasya ağaçları kadar masum muyuz?
içinden bal akan;
ve bembeyaz...
çocukluğum kokuyor gençliğimden öteye,
cennetini düşlerken gözlerinin,
ve kahvesi kırk yılın daha var diyor,
oysa sonsuz bir,
seyre dalış Tunalı Hilmi'den;
Adana semalarına...
Haziran / Adana
yüreğine kalşemine sağlık gülom
👍👍👍👍👍👍👍👍