Gri Kül Aryası / Üşültü
çiçekli elbiseme yama yaptım şiirleri
nöbette uyuyan askerin yediği tokat gibi çıktın karşıma
cinnetin saçlarımı yaktı
parmaklarımı çıtlattım senden sonra
yönümü eksenimi şaşırdım
kocakarı ilacı sürülmüş dilsiz heykeller sokağında
mataramda kızılcık şerbeti
beş taş oynayasım var seninle
sonra sesli harflerle sevişesim
bir ters bir düz ör ilmeklerini tenime
üvey kalmasın duvarlar bu serüvende
ulu orta yatak duvar öp beni
yarı açık cezaevi dünyada
jetonsuz sesler korosu çığlıklarım
mırıldanmayalı epey olmuş
nabzımı saatler geçiyor
tuzlu bir çarşaf geceden
vav gibi büklüm perdeler
kobay olmuş bedenim
miâdı dolmuş bakire geceliğimin
kezzap yangısı gözlerimden kalkışın
yakan top filminin dehşet dolu fragmanında adımız
kızıl ve mavi
elif cüzzamlı beli bükük ben gibi
bir gelsen habersiz
dudaklarımın üstünde yerin var
hatıra gömütleri gözlerimi oyarken
biliyorum
''ben neden soğuk suyla yıkanırken hep sen üşüyorsun sandım !?''
diyorsun
kanser yıllığına işlenmeden adımız
uyuyalım mı buz dolu küvette...?
ah sevgili im !
ısıltımız dondu,ölelim
mi...
kanser yıllığına işlenmeden adımız
ne bileyim işte hep aynı isimler yazılır bu duvara bu duvar dünü bu günü yitip giden sancılı bir bekleyiş gibi alır götürür yarının dirilişlerine
okumak güzeldi
kutlarım
sevgiyle kal...
ben ölürüm ellerine ey feyza... öptüm şiirin kızıl kadın sokağından...