Gün Işığı
vagonlar olabildiğince dolu
ve bir o kadar boş bakışlarla solgun,
ağır demir kapıyı omuzlamaya
korkmuş yüreğim,
alnımdaki terde birikmişken
adımlarım bir kelimede yıkanıyor...
cılız öyküler ardımsıra dökülürken
ve ben
yerimden yurdumdan
usul usul göçe zorlanmışken,
unutulmak ne hazin şeymiş baba!
seni ilk kez
şairin hüznünde anlıyorum,
kendimi ise
uzak bir tebessüm ucunda
biraz şaşkın biraz kederli
buluyorum...
yol, olabildiğince kısa
ve bir o kadar uzun ninnilerle yorgun,
ışıklar birer birer sönüyorken
ve ben
kılcal damarlarımdan
ince ince yokluğa çekiliyorken,
sevilmek ne kutsalmış baba!
seni ilk kez
başka bir şiir dilinde heceliyorum,
kendimi ise
sıcak bir yuva hasretinde
biraz sevgili biraz anne
soluyorum...
işte şairim, biz seninle
onikinci kompartımanda hep böyle karşılaşıyoruz...
sen, okuduğun son şiir kitabını kapatırken
ben, ürkek ayraçlarına sığınıyorum
kışın en dondurucu sabahında
hüzün güneşim isminle doğarken
istasyon çocuklarımın uzattığı
her kayısı torbası,
ellerini avuçlarıma taşıyor
ve ben bir kez daha
kalemi umuda açıyorum!
peşimden troya atlıları sürüyor aşkı,
katedraller korkuyor heybetimden
ve çanlar kimse için çalmıyor
sen ruhuma bunca sfenks örmüşken
kayıtsız bir serçe dahi,
çelik kapıların gölgesinde
gökkubbeme kanat çırpıyor...
görüyorsun değil mi baba?
artık gülümsüyor ortancaların
karartma gecelerimin yoldaşı,
gülüşün misali kucaklıyor şiirlerimi
gözlerin kadar yakıyor
direniş meşalemi
ve ezgilerim yine telaşlı bir gün ışığı...
sohbet tadında bir şiirdi... minem yine farkın belliydi... selam ve sevgiler bırakıyorum sayfana👍👍👍👍👍