Güz Dönümü
Gece karanlık
Gece ter içinde
Sapı ak kavaktan paslı hançer
böldü düşümü
Hükmünü yağlı urgan ucuna bırakmış Yıldızeli’ne döndüm yüzümü
Şelale gibi döküldü avuçlarıma bir tutam şiir
Ve uğruna gitmediğim o şehir kadar
Derdime katlanmaktı şiir
Dağlar sanki bir ömrü tutup perçeminden savuruyordu rüzgara
Uyanıp yarı uyanık düşlerimde
İki avucumu açıp
Olanca ağırlığı ile
Kalp daramı uzattım
Gözleri hareli kadına
Aynı eksende güneşin dönencesi tuttu ellerimi
Kırılgan ve uslanmaz satıra bulanmış yazıt ustası ellerim
Soğuktu
Yorgundu
Yanmaya meyilliydi şiir
Seyrim düşümden sıyrılmıştı
Kızıldere
Alnında karanfil açan yiğide selam duruyordu
Bed dünyada açan çiçekler demişti
Pir Sultan’nın torunu
Ve o yemyeşil çimenlerin üstüne
Gözyaşlarımız güz dönümüne az kala sazın ince telinden haykırdı
“Sivas ellerinde sazım çalınır”
-İki uzun boylu adam ağladı
-Telli kavak ağladı
Hiç olmayacak kadar acıydı şiir
Artık olmazların deminde
Kuralsız Notlar ile sağıyorum hayatı
Ve
Hiç bilmediğim zümrüt gülüşün
gamzesine gömmüşlerdi beni
Mevsimleri geçmiştim
Soluk soluğa
Aşkın şaşkın şekilde öpüş merasimine denk geldi ölüşüm
Harfleri kırıyordum
Bitmiyordu harfler
Harfleri kırıyordum
Kuyular dolusu harfler olmuştu
Yusuf misali
Kuyunun içinden haykırmaktı şiir
Her yönüyle şiir her şekliyle ilham verici hocam, sonsuz tebrikler
Şairimiz de yüreğinden haykırmış bu güzel dizeleri içtenlikle kutlarım Cemal bey