Güz Olgunlaştı mı Sınama

Ah benim çılgın sonbaharımın yazısı;
Kırmızı, yeşil renklerle
Rengârenk gökkuşağım!
Söyle çıkarsınlar güçsüz gölgemi üstümden
Zira kıymetli zaman geçiyor...

Farzet bir gölletin su söğüdüyüm
Kaç kereler hasta oldum
Rüzgara kapılıp...
Yağmurlar dallarımı öperken
Temiz bir aşkın coşkunluğunu yaşadım.
Bilhassa tutun yadigâr olasın şimdi,
Halini arz ederek...
Yine aynı sesle canhıraş bir nefesle
Huzurunda aynama bakınca, ıpıslak
Gamzende neşelenirim
Tebessümle gamımdan
Can bahçemde güller, süsenler biter bilesin.

Belki de;
Çözülen dilimin
Çılgın girdabı,
Tatlı ve saf suyun pınarında
Menekşe, yaseminle sözleşerek coştu!

Mademki talebinde ciddisin...
Korkusuzca gönül havuzumun etrafında dolaş.
Deli gibi ne bakınıyorsun?
Aşığım;lütfeyle, mazur gör.
Sen bilirsin?
Ten deniziyle
Kaç kez soyunduk rüzgârın dansına
Dökülüverdik gizlerin en olmaz zamanına
Yarının bilinmeyen arifesine
Sevda trenine alınmış bir bilet, bizimkisi.


Kıyısız kabullenmeler, körkütük isyanlar..
İki siyah inci tanesi gözlerin miydi?
Ağrıyı ve sancıyı tenime bulaştırıp
Her seferinde derinliğimde kaybolan.
Ben yine divane oldum
Yine gönle sevgilinin sevdası düştü.

Söylemeliyim...
Ömrün iki durağında görmüştüm
İki kez vuruldum tek kurşunla
Dingin bir öfke hissinde
Kahrolası kalabalıklar gibiyim...
İçimden taşarken
Bana nasihat etmedeler.
Öylesine suskun ki dilim
Tükenmişliğim şimdi mi okunuyor dudaklarımdan
Unutulmanın esareti dağılırken, ezberimin?

Söylenme be hıçkırığım..!

Ah, şu koynumdaki katıksız geceler yok mu?
İnci bir damladaki gizli bir deniz.
Orada bir coşkunluk ve delilik göründü,
Tutuşurken düşle saklandı
Şaire nabzımı sarhoş eyledi.
Öyle ki, derdinden yanarken reva mı?
Ruhum çaresiz, mehtabındadır.

MEVLAM DER Kİ;Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..

-ŞİİRİMİ GÜNÜN İNCİLERİNE LAYIK GÖREN DEĞERLİ SEÇKİ KULUNA SONSUZ TEŞEKKÜRLER-