Hak Kapısı
Diline yük
omuzlarına ağır geldiyse
aşk
yandım demeyeceksin
bu kapıda pişen de
yana yana gelen de bizdendi
giden de...
huzuruna çıkıp
secdede ölmek isteyen de
öldüm diyen de bizdendi...
Ataşıyla yanan da
minbere çıkan da
kelamına agu katan da
bal katan da bizdendi.
ola ki
vah dersin
vah ki haline vah
ne yandım de
ne de yanarım de
haşa söz meclisten dışarı
ben beni aştım
sığmam
dört duvar arasına dersin
O vakit
altından işlenmiş kaftanın
kibirdir
her sabah giyindiğin
sendeki güzel
sendeki benim
kaftandan ' kefen ' ola mı ki!
geldiğin gibi gideceğin aklından çıktı mı acep
karnın tok
döşeğin sıcak
üç akçeye üç akçe ekler
dünya malına meyledersin
içinden geçirir
kırk yıllık ibriğini
yenisine yeğlersin
ibrik saraydan gelse neye yarar
fakirin Zekariya sofrasında
altının kıymeti yoktur bilmez misin
tas olsa neye yarar
kazan olsa neye yarar
değil midir ki
bir taş aşa
bir kuru döşeğe
iç çeker hayıflanırsın
O vakit
bunları mı ararsın
hak kapısında
posta çıksan
ne olur
çıkmasan ne olur
hu çekip
kimisi yandı kavruldu
divane oldu
makamına erdi
kimisi de
yandığını sandı
sen ki!
dünyalığını yaparken
diline yük
omuzlarına ağır geldiyse
aşk
yandım demeyeceksin...
.
.
.
unutma?
hakka giden
yoldur
her gün yürüdüğün...
istesen de
istemesen de...
Eyşan Şirem çok teşekkür ederim değerli kalemden böylesi naif sözleri duymak ..Yol uzun ne öğrenmenin ne de yazmanın yaşı oluyor..🤐
Ne guzel anlatmissiniz sairim, Sizin gibi duru yalin naif ve cok guzel bir siir. Tebriklerimle saygilar..