Halikarnas

Burası Halikarnas
Batıkların gizi saklanır mavi karanlık mahreminde
Başını döndürür bu hülya
Bilmesen ne
Bilsen ne fayda

Kapılır gidersin
Mor gözlü begonvilin yunandan beri tekrarlanan uyaklı şarkısına
Begonvil neleri aşmıştır
Beli ince
Sana narin
Ona kırılgan bedeninin yaz arkası tek başınalığında

Su oldum sanırsın bakışınca
Akşamı senden
Sabahı benden
Martı çığlığına simit tadı düşmez
Mavi kıyıların ezberi kuvvetlice koynuna
Dalgasına vurulur kederler
Çarparsın beyninin o bilmediğin demirden sağlam
Kandan etten duvarlarına
Uzaksın ne de uzak
Kanarsın
Yalarsın yaranı köpek alışkanlığınla
Bir batıksın oysa sen bu hüzzam coğrafyada

Tutunursun
Yaşlı solgun bir kıyı taşının vefasına
Beynin iki loblu bir koca zindan
Aynılığın neden diye hiç sormadın kendine
Kocaman donatılır masalar
Çupradan girer kalamara dolanır sohbetler
Tekinsiz öğretilerin kaç binler sığmış kadim hafızasında
Anca gardiyandır sıradanlığına aykırı düşünceler
Masa en fazla yalnızken dinler seni
Duyduğun an unut bunu da
Kansız olur cahil cühelaya katliamlar
Oysa ardı hep kan hep revan

Bebeğini sarmalayan anne niyetinde sızılıdır burda safi yalnızlıklar
Barındırmaz öyküsüzlüğü hiç bir rüzgar
Yapraklar ki on iki ay yeşil
On iki ay yorgun bu yaşlı kadının hatrına
Ne kadar sıkı tutunur bir bilsen dalına
Savrulduğu yer ne kadar sen
Sen nasıl da benzerdin oysa ona

Halikarnas kendini yitik hafızalar çöplüğüdür anca
Ne anason devadır ona,
Ne elinde kokusu kalan sarma sigaran
Yalıtılır gelmişe ve geçmişe dair
Kırgınlıklar
Umutlar
Duvağı kara sevdalar
Eskitilmiş,unutulmuş tanrıların sağır kulağı gezer
Öncesi kalabalık şimdi kimsesiz
Yeşil zeytinin bedelsizliğe armağan edildiği naifliği kutsal gülüşler
Duymayan algıların izini sürer Halikarnas
Çürük telli lirin tınısını yutan yakomozda

Düşersin güne
Sarılırsın ki vefasız adamların aklında çoğalan anlamına
Sanki yaşamak diye
Sanırsın ki mavi aşk
Zeytin hep yeşil ya insanda sanki insan
Sevda oysa palavra modern zamanlarda
İnsan bir vitrine sığar anca
Şıkır şıkır giyinmeli
Sürmeli,sürüştürmelisin unutturmak için önce kimliksizliğini
Ardından öbürünün kendine yitikliğini
Dolaşmalısınız
Yaban benjaminlerin gövdesi seramiğe prangalı sokaklarında

Ah ne kadar da farklısın ve o ne kadar farklı
Fırdöndü satenin kışkırtıcı kıvrımlarında
Karizma akıyor paçalardan
Yıldızlar selamsız
Yılldızlar sahteliğe bir bir düşerken gecenin koynundan

Sarılıyorsun sanki sen gibi
Ahmet' e Nazım'a Can babaya
Hele ki en çok canımı acıtan o sahip çıkışın var ya Cemal Süraya'ya
Ölüyorum çoğalışına
Çeldiğin yüreklerden ötürü kör artık tüm mısralar
Ki mısralarını hunharca hırpalarken ele güne paylaşımlarında
Utanıyorum şiirin de,şairlerinden de geçmişinden

Aşka hiç bu kadar kıyılmamıştı
Fotokopi yürekleri baskılayan
Fotokopi ruhlarla

Sen ki yormadın bir kitabın aklını
Teninde yalnız
Kelimesi kalabalık akşamların hürmetinde
Sevişmedin bir kalemin kağıdı var eden acıdan dokunuşuyla
Nasıl da heybetli gülümsüyorsun
Ölmüş adamlarımın yüreğini sızlattığın erken sabahlarda
Ve koyusu aysızlıktan değil
Aymazlık klişesi akşamların sahte mehtaplarında

Merhabayı bilmeyene adam denmez bu toprakta
Kusacak seni bir gün koca Halikarnas
Sende
Sende merhabasız dolaşacaksın batığını iç eden mavi koynunda
Ama şiirler uğramasın gündeliğine ne olur
Çalma şiirleri çalma sevdasız gözlerinle
Sevda adına....

26 Mayıs 2015 148 şiiri var.
Beğenenler (3)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (6)