Hasret Şu Bağrımı Deldiği Zaman
Alır bana efkar divane eder
Köyüme ilkbahar geldiği zaman
Yüreğimi talan tarumar eder
Hasret şu bağrımı deldiği zaman
Yeşile bürünür taşı toprağı
Şarkısını söyler dalı yaprağı
Hasret çekenlerin solar bayrağı
Yayla bacaları tüttüğü zaman
Bellemeler başlar tarla işleri
Yeşilim memleket süsler düşleri
Ah çeker gönüller yakar döşleri
Sıladan bir haber geldiği zaman
Eriyince karlar hareket başlar
Sıla vurur akla sinemi haşlar
Her baharda akar gözümden yaşlar
Sıla yüreğime dolduğu zaman
Der Yavuz hasretin durağıyım ben
Yeşil çimenlerin orağıyım ben
Yeşermez umudun kurağıyım ben
Elim kolum bağlı kaldığı zaman.
Eriyince karlar hareket başlar Sıla vurur akla sinemi haşlar Her baharda akar gözümden yaşlar Sıla yüreğime dolduğu zaman
Sıla özlemiyle yazılmış Duygulu hece şiirinizi beğeniyle okudum. Kaleminiz var olsun efendim.
Ela gözlüm efkârlanma gül gayrı, İbibikler öter ötmez ordayım. Mektubunda diyorsun ki gel gayrı, Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. ... Nedense bu dizeler geldi aklıma. Çok etkilendiğim dizelerdir.
O "eski" köylerimizin havasını solumuş herkesi alıp götürecek bir şiir olmuş. Ana sütü gibi...
Tebrik ediyorum DOST.