Hesaplaşma

Kış güneşi kandırır
Ve
En çok yakan da budur derlerdi de
İnanasım gelmezdi bir türlü.
Dönüp bakıyorum da arkama
Kaç kışı geride bırakmış meğer
Ömür denen mefhum.
Kaç umudun katline ferman okumuş
Vefa denen
Anlamını kaybetmiş duygu.
Kaç sevdaya kurşun sıkmış
Zaman denen acımasızlık...
Güneş
Kaç kez yaptı acaba
Doğudan batıya olan
Tükenmez yolculuğunu
Ve
Kaç akşam karşıladı, o vefalı yolcuyu...
Şimdi ağlıyorum

Hangi fakirin heybesinde saklandı
Fazilet denen zenginlik...
Hangi gölgenin kuytusunda dinlendi
Birlikte çarpan kalpler...
Hangi dağın tepesinde konakladı
Fırtınalar, yıldırımlar, şimşekler, boranlar...
Bilmiyor, bilemiyorum.

Kaç can yağmalandı pazarlarda...
Kaç çiçeği kopardılar hiç acımadan...
Kaç çınarın dalına vurdular, içleri sızlamadan...

Oysa tükenmez bir denizdi gözlerim
Ona bakarken.
O
Ne yüzmek isterdi enginlerine dalıp
Ne de durup seyretmek kıyısında.
Öyle ya
Deniz tutardı mutlaka.
Sonra
Ben kusardı yüreği
Ben ağlardı düşleri ki
Bu da olmazdı
Olmamalıydı.

Güz denince mi hatırlanırdı anılar
Verilen sözler
Unutulan vaatler...
Bağ bozumu esrikliğinden kalma
Gecelere çizilirken hasret
Üzüm mü pekmezden
Pekmez mi üzümden yapılır hesaplarının
Çözülemeyen denklemleri mi karşılardı şafağı
Anlamıyor
Anlayamıyordum.

Ha bitti ha bitecek denen bir yerde
Tek ayak üzerinde
Köşeye dikilmiş çocuklar gibiydim.
Seni bekliyordum yine
Ve
Sen hiç gelmemek üzere gitmiştin
Öfkeyle.

Hangi nefretin kuyruğundan tutmuştun da
Savruluyordun ömrümün üzerinde
Biteviye?
Gözlerime serpilmiş bir avuç biber
Hiç gitmiyordu bir türlü.
Yandıkça yanıyor
Kavurdukça ağlıyordu bakışlarım.

Söyle!
Kaç düğüm atmıştın körpe düşlerime?

Dışarıda
Bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmur
Kaldırımlar dilsiz terennümlerde.
Her damla bir kırbaç darbesi
Ruhumun en ince yerinde.
Soyunuyorum!

Az sonra bir kelebeğe dönüşeceğim belki de.
Bir avuç ipek getireceğim sana
Gönül ülkesinden.
Hadi
Doku şimdi metrelerce.

Kırık kalplerden hicran akar
Bilmez misin?
Kor ateşler salar en ücra köşelere
Ve
Zemheri tayı gibi üşür
Titrersin, o bilinmez yerde.
Ya herru ya merru diyebilecek misin sen de...
Ne çıkar bilinmez ama
Sen de sokabilecek misin elini
Adına aşk denen o taşın altına?
Biliyorum ki korkuyorsun
Ama korkma.
Korkarak yaşarsan hayatı
Bir su gibi akıp geçer ömründen
Ve
Sen
Sadece durup bakarsın şaşkınlıkla.
Esaretin bedeli nasıl olurmuş
Yaşa ve anla.

Bu son hecesi yazdığım kelimelerin.
Hangi satırdan düştü
Hangi şiirin katiliydi
Bilmiyorum
Bilmek de istemiyorum artık.

Bu bir veda değil aslında.
Bir sitem hiç değil.
Say ki günah çıkartıyorum hayata.
Kimbilir belki bir gün
Ben de karşılayacağım sabahı,
Huşuyla.

Eylül GÖKDEMİR... 12 TEMMUZ 2009

20 Ağustos 2009 43 şiiri var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (7)
  • 15 yıl önce

    sabahların sizi mutluluğa sürükleyeceği günleri temenni ediyorum,tebrikler...

  • 15 yıl önce

    Bu bir veda değil aslında. Bir sitem hiç değil. Say ki günah çıkartıyorum hayata. Kimbilir belki bir gün Ben de karşılayacağım sabahı, Huşuyla.

    iyi bir içses... iyi bir iççekiş.... kutlarım şairem👍👍👍👍

  • 15 yıl önce

    çok içten ve duyguyla beslenen harika bir şiir, kendiliğinden okutuyor şiir, bence günün sonunda değerlendirilmesi gereken bir şiir, tebrikler👍👍👍

  • 15 yıl önce

    Hayatla hesaplaşma . Bilinçlenmiş bir benliğin hesap soruşu olmuş şiir . Çok estetik . Tebrik ederim.

  • 15 yıl önce

    kandırır ve ısıtmaz... sahte insanların sahte gülüşleri gibi ısıtmıyor kış güneşi

    sevgiler