Heykel Yaratmak
'Ki kör eden,unutturan
Ve hiçbir meyhanede satılmayan,
Kıpır kıpır 'sa ' açlık'
Küba salsası dizelerin ve siyahlığındaki ışıklarla
sar yaramı *Nikola
ah, alnımdaki kapalı iki kapı
perdesi çekili karanlık odam
soğuk sevdalarla eğili dalım
şiir bağında şıraya düştüm
çölde kaldı kervanım
dizelerindeki ışığı yak bana Nikola
onurlu ve dik tutsun beni
aç bir halkın önünde yürüyeceğim
simsiyah özgürlük çelişki değildir Nikola
beyaz bir kölenin tek şarkısıdır yarım kalan her dua
ağırlaştırılmış tutukludur aşk özgür kılınırken zulüm
kollarımda kırık bir ağrı var Nikola
açlığın tokluğa yenilgisinde
ıslandım
paslı bir saat oluyor ruhum
su içer karıncalar
kıpırdasam vururlardı alnımdan
neye sarılsam neye heveslensem
tanrının ateşinden bir ucube halkın Meryem karnında
prematüre bir heykel oluyordum
üşüyerek
zamanın sancısından
tanrı ateşler içindeydi gök barut kokulu
ilahtan el çeken tabipti çığlık ve acı
kopuk bir uçurtma gibi gök yüzüne savrulurken alevli her dua
aminler odun taşırdı cehenneme Nikola !
bir heykeltraşa ağıtken heykel
yalanlar akan altın musluktan
sözlerin zehr-i kevserini içip
açlığı mest eden insanlar doğurdu beni
Nikola
bencil her sistemin ayininde göğe dağılan
kaç katman tozun harcıyla
ucube heykel yaratan her savaştan
kanar durur Guarnica
ey aşk
şiir
tüm güzellikler, gelin !
yorumlayın beni
o savaşların öpüşü kurşun
yarası kardeş acısında oğuldur yardır derindir
sabah kokarken vurulur karanfil
yakılır yıkılır kör olur pencereler
yatağını alır suyun suyu göğe savurur
Kars'ta bir heykel kalırım
kirpikleri ıslak
(Güneşten Geliyorum)
* Kübalı Şair Nicolas Guillen
Bir zamanlar öğrenciydik, sanat tarihi diye seçmeli bir ders var idi. Zamanla göremez olduk. Ama din dersini dindar olmasak da almak zorunda kaldık. Zaten resimdir, heykeldir, müziktir; şeytan işi olduğuna inanır olduk. Ve bir gün bir de baktık karşımızda bu ucube!.. Şoke olduk. Hani bir hacının takkesi ya da bir hocanın takunyası olsa idi yine de amenna; ama bir put!.. Tövbe estağfurullah. Nadanlara sohbet için nadan gerektir, diyorum şairim ve de yürekten kutluyorum. Nice paylaşımlara... Esenlikler içinde...
Kültürleri bir kısır döngü içinde olanlar, sanata ucube der.
Yazan ellerin dert görmesin hocam.
Guernica ve Picasso;
Açlığı, yoksulluğu, yalanı, talanı, kulluğu ve savaşları ucube saymayan ve hatta çoğaltan , farklı düşünce ve bakışı asla kabullenemeyen insanlar için elbette guernica ve picasso dahi ucubedir.
Söz yetersizse artık, ucubeleşme vaktidir.
/Eğriye,doğru eğri gelir./
Sevgi saygımla Sait Öğretmenim...
bu sayfada şiir okumanın ayrıcalığı başkadır hem toplumsal hem de aşkın her rengini bulur okuyan şiirde
Anadolu topraklarındaki geçmişi 10 bin yıl öncesine dayansa da bir türlü yıldızımız barışmadı heykellerle ve heykeltıraşlarla.
nedense bu bize mahsus bir şey, dizi yapılır insanlar sokağa dökülür, karikatür çizilir ölüm fermanları yazılır, taştan bir eser yapılır ya kırılır ya çalınır ya da ahlakı bozduğu için ortadan kaldırılır bir sanat nasıl ahlakı bozar anlamış değilim
bu zamanda bu gibi şeylere kafa yormak ve vakit kaybetmek büyük kayıp
sanata bakış açısı farklıdır, her bakan ve her baktığında ayrı bir anlam yükler doğru, işte bu da sanatın sanat olduğunu gösterir sorun sanatta mı yoksa bakarken ayrı bir anlam yükleyen beyinlerde mi anlamış değilim
teşekkürler hocam yine güzel bir anlatımdı...
"Girit'te dağılan saçlarını Efes'te toplayan Okyanus gibi kabarıp Olimpos dağı gibi patlayan Dostum Mikis
Söyle, kimiz biz?
Savaş, ölüm, açlık Sürgün, hapis derken, Tesbih tanesi günlerimizden Vahşi bir çavlan gibi fışkıran Dostum Mikis,
Anlat, kimiz biz?"
Bu şiir anlatıyor...
Zalimce hüküm sürenlerin kitapları, dilleri, gözleri nasıl anlatırsa anlatsın; doğruyu, gönülden ve barıştan yanayı ozanlar anlatır. Onlar "dost" tur, dostumuzdur, dostlarının dostları da dostumuzdur, şiirleri, türküleri, çilekeş kitapları da dostumuz.
Zalimce, zaman içinde ,bıyık altından alaycılık, bel altından aşağılayıcılık, gözü kapalı kurşun sıkmak, kılıç sallamak; aman ha, aydınlığın eteğine değmesin, "hay" dan da gelmediniz ki, gittiğiniz yer "hu" olsun... madem ki "gal olmaya değil hal olmaya geldik", hal içindekilere dokunmayın efendiler...
Anlatımın ağırlığını, Sayın Sait Açıkgöz' ün ustaca mısraları kaldırabilir, omuzlar, kutlarım candan...