Hüzün Sokağında

Bu gece
Gördüklerini, göreceklerini
Sakın unutma gözlerim.
Bir hayatın
Ayrı ayrı sahnelerde
Oynatılan oyunu gösterildi sana

Şahidi olmadan.

Yaşananları,
Unutmadan
Unutturulmadan
Dertleş ucu kırık kaleminle ki!
Bir biri ardına düşsün
Geceleri seviştiğin beyaz sayfaların
Alnının ortasına yaz

Bir hayatın
Sır perdesini aralayarak.

Yaşanan onca sevdanın içinde
Bu zamana kadar böylesi hiç yaşanmamışta
Diyebilirsin belki de ama!

Bir sevdanın
Acıyla yüzleşmesiydi bu.

Her şey
Sokağın sonundaki İki katlı
Beyaz badanalı cumbalı evin
Penceresindeki çiçeklerin arasına bırakılan
Bir mektupla başlamıştı.

Hangi mahalleden geldiği
Belli bile olmayan bu gencin
Sevdası getirmişti buralara kadar
Cesurdu, çılgındı, âşıktı
Her şeyden biraz vardı
Üstünde.

Uzaktan bakıldığında
Yakışıyordu da.

Benim gibi
Yaşamınızı bir pencere
Bir de sandalye ile devam ettirmek zorundaysanız
Gördüklerinize şahit oluyorsunuz
Olmazlar! Olurlarla birleştiğinde
Bir yaşamı seyrediyorsunuz kendisinden habersizce.


Kasaba meydanına kurulan panayırda ki!
Tuluat gösterisi gibi.

Sevilen biriydi mahallemizin
Meyhaneci Yorgo'su
Karısı Marika doğumda ölünce
Eleni bizden biri oluvermişti.

Zamanı bizler gibi durduramamıştı
Ve!
Âşık olmuştu on altısında
Bu karayağız delikanlıya.

Ne kadar zordur biliyor musunuz
Bir camı naylonla kaplanmış
Bir camı çatlak pencereden hayatı seyrederken
Olanlara anlam kazandırıp
Çetelesini tutabilmek yaşamın

Tozpembe
Bir hayatın başında
Sevdaya esir düşmüştüler
Ne olmazlar umurlarındaydı
Ne de yaşamın acımasız zorlukları
Söz geçiremediler köşe başındaki
Mahalle çeşmesinde başlayan aşklarına.

Aradan ne kadar geçti
Hatırlamıyorum ama?
Bir sabah ne Eleni çıktı
Kapıdan ekmek almaya köşedeki fırına
Ne de karayağız oğlan geldi
Ortancaların arasına
Mektup koymaya.

Eleninin gidişinden sonra!

Bizim meyhaneci Yorgo
Ne konuşuyordu ne de taş plakları çalıyordu.
Sahildeki salaş meyhanesinde

Sirtaki eşliğinde
Dans edenler bile uğramaz olmuştu meyhaneye.

Günler bir birini kovalarken
Takvim yapraklarında!
Sessizliğe bürünmüştü bu çıkmaz sokak
Pamuk helva satanların ne sesi duyuluyordu
Ne de su muhallebisi satanların
Uğrak yeriydi.

Bahçedeki erik ağaçları çiçek açmış
Bahar gelmişti.
Evet evet bahar gelmişti
Her yer cıvıl cıvıldı
Ama?
Bizim mahallenin çocuklarına değil.

Olacakların habercisiydi ki!
Hüzün Sokağı adını almıştı
Bu çıkmaz sokak

Tüm mahalleli
Bir sabah Yorgo'nun
Sessizce gidişine şahit olmuştu dostların arasında
Son yolcuğuna.

Yaşamda neler durdu ki
Karakışta soğuk mu olmadı
Yoksa!
Yağmur mu yağmadı.

Ağustosta güneş mi çıkmadı ki!

Elene'nin gidişinin ardından
Nelerin önüne set çekip
Durdurabildik.

Yaşanması gereken ne varsa
Bu sokakta da devam etmişti
Öylesine
Varla yok arasında
Sıkışıp kalmıştı
Siyah saçların arasına sıkışan aklar gibi.

Aradan beş sene ya geçti ya geçmedi
O mistik bahçeli tek katlı evlerin
Yerlerini birer ikişer çok katlı evlerin
Yükseldiği bu sokakta
Yorgo'nun evine yakın bir apartmanın
İkinci katında
Yüzlerini gösterdiler
Tüm mahalleliye
Bir cuma sabahı

Sevdası yüzünden
Sarı saçlı mavi gözlü
Yüzünde çilleri olan
Eleni anlamını bile bilmediği ?' Eflin ?' adıyla
Yerini almıştı muhtarın adres kütüğünde.

Nereden bilebilirdi ki
Çekeceği acılarını
Şükür dualarıyla niyaz edip
Rabbine sığınacağını

Kış gelip bastırdığında
Yokluklarla sınayan acımasız hayat
Gerçek yüzünü göstermeye başlamıştı.

Güzeldi
Perdesi olmayan pencereden görülenler

O ilk akşamlarda ki kuş tüyünden yapılmış yastık savaşları
Ve!
Havalarda uçuşan tüylerin mutluluğu sarhoş ediyordu
Onlar kadar beni de.

Dostum
Zamanın hoyratça koşturması geri getirmiyordu
Geçmişi ve çocukluğumuzu.

Kıskançlıklar
Dayaklar
Yokluklar
Gecenin gündüzü
Gündüzün geceyi kovaladığı gibi
Bitmek bilmiyordu.

Sinema perdesi gibi
Sokağa açılan bu pencereden seyredilenler.

Zaman mutsuzluğa ve acıya
Gebe kalsa da
Bir biri ardına gelen çocuk sesleri
Mutluluğu geri getireceği
Umut edilse de
Öyle olmuyordu!

İçki ve kumar
Bir hayatı bitirmeye yetiyordu.

Sobası bile olmayan bu evde.
Beklenen son gelip çatmıştı!
Gerçekten
İlahi adalet denilen bu muydu
Bileni de yoktu! Soranı da.

Bir tek gerçek vardı
?' Eflinin ?'
Gözlerindeki sessiz ?' zılgıtlar ?'
Eşlik etmişti
Kaçınılmaz sona.

Bir sabah namazının ardından
Camii hocası Salih Efendi
Salasını verdi
Bizim bıçkın delikanlının.

Son yolculuğuna çıkarken
Yorgo kadar kalabalık değildi
Uğurlayanları

Ama........

Bir başınalığın
Zorluklara göğüs germesi
Baş kaldırışı başlıyordu
İki göz bir sofa izbe evde

Birçok sıkıntılar yaşanan
Eşyalarla dolu loş bir odada
Nihalenin üzerine oturtulmuş
Yuvarlak tahta masada duran
Tencereden tahta kaşıklarla
Tarhana çorbasını içmeye çalışan
Bir aile kalmıştı ortada.

Bazen
Evet evet bazen
Yaşamın iyimi yoksa?
Kötümü olacagını bilmeden
Geri dönülmezi zor kararlara imza atılıyordu
Nedenlerini
Sebeplerini
Bilmeden de olsa
Alınan'' Eflin ?' ismi gibi
Cennetin kapısından giriyordu
Çekilen acıların bedeli olarak.

?' O ?' geceden sonra
?'Eflin ?'
Hiç siyah giymedi.....


__ Şiirimi Günün İncilerine layık gören Şiir kolik Seçki kuruluna teşekkür ederim...__

08 Mayıs 2013 288 şiiri var.
Beğenenler (14)

Henüz beğenen olmamış...

Yorumlar (18)
  • 11 yıl önce

    Çekilen acıların bedeli cennet mi dersin usta?

    Hüzünlerin mısralarda kalması dileğiyle... 👍👍👍👍👍👍👍

  • Yüreğimdesin Şairim her zaman bir başka şiirlere bırakılsa da hayatımızın gizli saklıları Umutla beklemek miş Şairin işi ! Değerli yorumun mutlu etti Teşekkür ederim..

  • 11 yıl önce

    şiirin başlarında pencereden etrafı izleyen adamın gözlerinden acıyı görüyorsun hüznü ama hepsine rağmen de umudu

    ama hayat masallarda anlatıldığı gibi tozpembe değil işte, bazen inanmak, bir yolun ardına sevgiye sarılarak düşmek bile değiştiremiyor olacakları...

    ve şiirin sonunda pencereden bakan adamın gözlerinde anlıyorsun ki acı üzüyor belki ama umut yoruyor insanı...

    bir kısa öykü gibiydi Mesut abi, insanların hayatla sonu belli savaşını anlatıyordu sanki birisi,, ve ister istemez o kişinin kendiyle savaşını okumak geldi içimden.. kim bilir, belki başka şiirde..

    kalemin duyarlı yüreğinden uzak kalmasın Mesut abi