İhtiyarlık İşte Ne Çare
Bir ihtiyar gördum bu gün...
Oturmuş bankın üstünde, uzaklara dalmış...
Elinde baston, yuzünde huzünlü bir bakış...
Cok şey gizli belki de o hüzünlü bakışta...
Kim bilir belki bir özlem, belki de ekmek derdi...
Ama belli özlüyor geçip giden hayatı...
Gençliğinde yaşadıklarını...
Hayat da ilk tattiğı tatları özlüyor...
Belkide dün siyah bu gün beyaz olan saçlarını...
Kim bilir ki...
Oysa daha dün doğmuştu...ne dir bugün yüzünde olan kırışklık...
Oysa daha dün yürümştü...neydi bu elinde ki baston...
Oysa daha dün evlenmişti...nerde o hayatının aşkı...
Oysa daha dün.... ...! belkide bu yüzden mırıldanıyor...
Kim bilir ki...
Şimdi aynaları görmek istemiyor hayatında...
Şimdi eski resimlere bakmak istemiyor albümden...
Şimdi eski dostları görmek istemiyor...
Gelip geçen hayatı hatırlamak istemiyor ...
Ben ona bakarken o dahada dalıyor...
Hüzünlü gözlerini dahada bir kısıyor...
Elinde ki bostonu boğarcasına sıkıyor...
Ama ne çare... ...! geldi işte ihtiyarlık...
Uzun ince denilen yolun sonundaydı.
Kime kalmıştı ki bu dünaya...
Fravunamı...? sultan suleymanamı...?
Kime!!? Kim kalmıştı ki sonsuza dek...
Ölüm denilen gercek... geldi işte...
Vaad edilen vakit ve ecel...
Hiç hatirlamak istemediği an...
Geldi işte... ne çare...!
Uzun ince denilen yolun sonundaydı. Kime kalmıştı ki bu dünaya... Fravunamı...? sultan suleymanamı...? Kime!!? Kim kalmıştı ki sonsuza dek...
yüreğine sağlık abim 👍👍👍👍👍👍👍👍