İllüzyon
hani bir ümittir, mutlu olabilirim!
kimse kendi karanlığından kaçamıyor madem
ışığına inandır beni.
burada kent esrârengiz bir kavram
yumruğunu sıkma, görüyorsun elâlem hile ehli
ve bahar gelecekse yalnız onlara gelmeli
içime doğmuş güneşler görüyorum
aynı şarkıyı aynı hüzne banarak örtünmüşüz
yay okuna ne fısıldamışsa atarken onu,
ya da neyse Mecnûn'un Leylâ'da bakmadan gördüğü...
çıkıp yürürüm,
hani bir soğuk çarpar yüzüme
yüzümde sürûru genişletir,
olur ya, akşamlı babam gündüzlü annemi bir daha sever
küslükler yatar derin uykuya...
ben ellerimle ağlarken, sen eflâtun sevdâlara yürüdün
sesinle ısıttığın taşları yüreğimde soğuttun
unutmadım.
suçlamak gibi olmasın lâkin benim de şarkılara ağlamışlığım
var
gençliğimin dip tutmaz rüzgârlarla şenlendiği toy zamanlar.
bir kere büktün boynumu, doğrulamıyorum
"seni sevdim", zinhâr,
diyorsun üç vakit
leyle, kamere, şemse yeminle...
derinleşen bir renkten sarkıyor çocukluğum
"tuttum kalbimi" diyorsun, zinhâr,
ne kibar yalan
duâmın perçeminden usul usul damlatırken seni
âh diyorum, bir bilsen yazıp da okuyamadığım mühmel
gerçekler,
acıttın kalbimi...
bir cennetin karşılığı sen olamazdın
sen olamazdın elâlemin bana revâ gördüğü
bilirsin, kahve köpüğü denk düşmez denizin dalgasına
muhabbetin tadı kaçar, sonra şekersiz bir akşam
saçlarını savurursun ya hani, ben dışarıda...
yanımda olduğun kadar kırışıyor alnım
"sanki aynı yağmurda yoğrulmuşuz da bizi bir'e ayırmışlar"
deme
sözün bittiği yer var; aşk var
aşkı alıp yükseklerden düşmek var.
koştuğum amansız bir hastalıkmış yalnızca, perdeler
kalkınca...
adıma belâ okur evler ve sahipleri, oysa ben değilim bu
hiçliğin sahibi
bir kere büktün boynumu artık sevgi dilimde ağırlaşan bir
masaldır
oynamıyorum desem de sırtımda bilenen kör bıçaklardır
kanar diz kapaklarım, ayalarımda kan açıkları
azizliğine uğradım ya bu şehrin bir kez,
kanım helâl bilindi, revâdır.
hani bir ümittir, mutlu olabilirsin!
içinde yükselen dağı aşamıyor madem kimse, temize çekmeli
kalbi
yakınlığının üç talaklık ömrü vardır,
öyleyse bana ağlamak de, mat dur şah ol!
talak 1: boşluk boşluk büyüyen kâbuslar yüklenir kadınlar
ve boşluğun kanını emerek büyür çocuklar
dilsiz kalır rüyanın gerçekliği
sevdiğine soysuz bir son ısmarlar yarınsız adamlar
şeffaf vedâya tabi tutuluruz ki;
onlar böyle istemiştir.
adamlar ve kadınlar
kanatır aşkın sûretini,
bizden bilinir...
talak 2: kahra sarıldık yıldız göğü bırakanda
oysa alımlı bir fotoğrafta bir görümlük sûretti
istediğimiz.
yan yana kahra sarıldık!
talak 3: aklımın yokuşuna denk gelmeli bakışın.
bardağı taşıran gül yaprağı; kim söylemeye cesaret edebilir
kalbinin acıdığını?
hep aynı şarkı, aynı makam:
bir âh kalır ardından geriye
biz burada üşürüz, onlar orada yanar!
tanıdık bir hüznün resmiydi satırlar..ve içindeki hikaye..ne güzeldi Rüzgar..çok sevdim şiirini, içindeki hikayeyi ve ruhumdan açılan pencere gibi olan her satırı..
tebriklerim çok..
Sevdanın sıcaklığıyla ört beni...
😎
Saygımla...
Muhteşemsin rüzgar...
heybeme alıp her daim okuyacaklarımdan..
tebriklerim çokkkkkkkkkkk
sevgimle..